“Eğitim” dergisi
1 Aralık 1953
Sayı: 34
Yazan: Cevad Memduh Altar
Özeti yapan: Adalet Sümer
-“Sanat Yolculukları” isimli eserden-
Romantizmden en çok faydalanan müzik âleti piyanodur. Viyana Klasikleri’nin form ve estetik prensiplerinin piyanoda tatbik edilmesiyle elde edilen “sonat” şekline karşılık, Romantiklerin 19. yüzyıl içinde aynı prensipleri altüst ederek meydana getirdikleri küçük çaptaki piyano fantezileri, yalnız “piyano parçaları” diye adlandırılmamış, adedi gittikçe çoğalmış olan bu tip eserler, aynı zamanda “piyano edebiyatı” adı altında incelenmeye başlanmıştır.
Her konunun olduğu gibi, müzik konusunun da iki yoldan incelenmesi mümkündür: 1) Tarihî inceleme; 2) Sistematik inceleme.
Romantik piyano üslûbu konusu, ancak çeşitli sanat tezahürlerinin tarihî akışlarını ve bunların karşılıklı münasebet derecelerini imkân nispetinde bir sebebe bağlayabilmek suretiyle incelenebilir. Bundan başka, tarih boyunca göze çarpan herhangi bir sanat gelişmesinin ilim zaviyesinden [bilim açısından] incelenmesi de gösterir ki, bu yolda gelişmelerle bütün bir devir boyunca karşılaşmak mümkündür. Bu takdirde, herhangi bir sanat tezahürünün bir diğeriyle olan farkı yan yana tespit edilince, bütün bir devrin tarihî manzarası elde edilmiş olur. Yalnız, sanat konusu üzerinde yapılacak araştırmalar, yeni bir sanat dâhisiyle karşılaşılan her noktada, bizleri ister istemez bir duruş ve yeniden başlayış safhasıyla karşılaştırır ve o andan itibaren tarihin akışı, sırf dâhinin sanata getireceği yeniliğe bağlıdır. Artık bu durum, yepyeni bir devrin başlayacağını haber vermektedir.
Sanat olaylarının sistematik zaviyeden araştırılması, tarih karşısında araştırılması sırasında meydana gelen karışıklık ve güçlükleri doğurmaz. Mesela romantik piyano üslûbu konusunda sistematik incelemenin rolü, romantik üslûbun karakteristik güzelliklerini meydana çıkarmak ve bu üslûbun klasik sanatla olan münasebet derecesini hudutlandırmaktan ibarettir.
Klasik ve Romantik üslûplar zaman ve mekân bakımlarından karşılaştırıldıkları vakit, Romantik piyano üslûbunda görülen özelliği, Klasiklerdeki tema, tematik işleme, form ve saire gibi prensiplerin dışında kalan münferit müzikal fikirlerin bağımsızlığı şeklinde izah etmek mümkün olur.
Klasik ve Romantik sanat arasında yapılacak etraflı bir mukayese esas olarak şu neticeleri doğurabilir: Klasik sanatta bir tek müzikal tasavvur, daha büyük bir bütünün parçasıdır, tek başına hiçbir hayatiyete sahip değildir. Halbuki Romantizmde, mesela Chopin, Schumann, Liszt gibi üstatların eserlerinde, daha büyük bir bütüne bağlanmayan ilk müzikal tasavvur, eserin devamı boyunca tek başına bir hayatiyete sahiptir. Onun içindir ki, Romantizmle beraber müzik sanatında küçük çapta formlar meydana gelmeye başlamış, bu hal piyano edebiyatına Sözsüz Şarkı, Prelüt, Etüd, Bersöz ve saire nevinden küçük, fakat hisli müzik parçaları kazandırmıştır. Nitekim bütün bu küçük çaptaki Romantik parçalar, isimlerinden de anlaşılacağı gibi, bir tek müzikal fikrin yarattığı bir duyuşu ifade etmektedir.
Romantik piyano edebiyatının en özlü nevi olan “Etüdler”, Klasik sanata mahsus ifade ve düşünüş şekillerinin tamamen aksine olarak, bünyelerini teşkil eden bir tek motifle müzikal benliklerini idrak etmişlerdir. Bu türlü eserler, Klasik sanatla şu şekilde de mukayese edilebilir: Romantik müziğin ancak dinlemekle zevkine varılabilmesine karşılık, herhangi bir Mozart sonatı, notadan sırf göz yoluyla da incelenebilir. Çünkü Romantiklerin meydana getirdikleri özel piyano tekniğinden başka bir tekniğe dayanan bu neviden sonatlarda, müzikal fikirler sırf seslerle ifade edilebilir. İşte bu ciheti, yalnız notadan ve göz yoluyla takip edebilmek mümkündür. Halbuki Romantik bir piyano parçasının mutlaka çalınarak dinlenmesi icap eder. Çünkü böyle bir eser, ancak piyanoda çalınmak suretiyle iç durumunu açıklayabilir. Bu itibarla, Klasik sanatta müzikal fikirlerle o fikrin açıklanması keyfiyetinin aynı şeyler olmasına karşılık, Romantik sanatta bu iki unsur birbirinden tamamen ayrıdır. Bundan başka, Romantik piyano edebiyatının en büyük üstadı olan Chopin’in cümlelerinde ritim, bir yandan Klasik eserlerdeki ağırlığını, öte yandan “statik” donukluğunu kaybetmiş, bilakis yumuşak ve uçucu bir karakter elde etmiştir. Bu suretle Chopin sanatına mahsus olan hafif ve akıcı bir bünye, günün birinde bütün Romantik yaratmalarda tesirini göstermeye başlamıştır.
Romantizmin büyük üstadı Franz Liszt’in eserlerindeki figürlü pasajlara gelince: Chopin sanatından büsbütün farklı olan bu parlak pasajları herhangi bir şekilde hudutlandırmaya imkân yoktur. Bu pasajların en önemli tarafı, erişilmez bir süratin sağladığı imkânlarla, dinleyenin hayalinde geniş mânâda bir çokseslilik tınneti yaratmak ve bu suretle piyanoyu devamlı olarak aynı tınnet içinde tutabilmek prensiplerine dayanmasıdır. Diğer taraftan Liszt, Romantik piyano üslûbunu olduğu kadar, Romantik cümle tekniğini de en son olgunluğa ulaştıran bir sanat büyüğü olarak sanat tarihinde yerini almıştır.
Yukarıda yapılan incelemeler gösteriyor ki, Romantik sanat, Viyana Klasikleri üslûbu yanında, sırf değişik bir duyuş ve anlayışın gerektirdiği yepyeni bir tekniğe dayanmakla kalmamış, aynı zamanda Romantik düşünüş, müzik sanatında her şeyden önce bağımsız bir piyano edebiyatının da meydana gelmesini sağlamıştır.