
“Eğitim”
1 Ocak 1953
Sayı: 23
-Sanat Yolculukları isimli eserden-
Yazan: Cevad Memduh Altar
Özeti yapan: Adalet Sümer
Amerika’nın keşfi tarihi olan 1492 yılına doğru İtalya’nın bazı şehirlerinde Lavta ve Viyola yapan ustaların, zamanın belli başlı müzik sanatkârları tarafından teşvik görmeleri, müzik âletleri tarihinde yeni bir devre başlangıç olmuştu. Gene aynı tarihlerde, kemandan önce tanınıp sevilmiş olan viyolanın on veya on beşini bir araya getirmek suretiyle “Viyola-Korosu” denilen birlikler ortaya çıkmış ve bu türlü korolara daha küçük boyda ve parlak sesli viyolaların katılması hususunda devrin bütün müzikçileri elbirliği etmişlerdi. “Diskant-Viyola” diye adlandırılan bu yeni saz, yalnız Viyola Korolarını güzelleştirmekle kalmamış, müzik sanatını yepyeni bir icracılığa da çekip götürmüştür. Az zamanda yaylı sazlar imalinde esaslı değişiklikler olmuş, bu arada elde edilen yeni saza, zamanla “violon” (keman) adı verilmiştir.
Kemanın yan taraflarını çeviren kısımlarının daha kısa kesilmesi, alt ve üst kapaklarının daha görünür şekilde kubbeleştirilmesi, sazın bütününe narin bir minyatür şekli verilmesi, kirişlerin bir sürü telden dört tele indirilmesi, böylelikle armoni sazı olan bu âletin melodi sazı haline getirilmesi, nihayet zamanla “violon” diye anılmış olan bir sazın elde edilmesinin ilk önce hangi usta tarafından düşünülüp tatbik edilmiş olduğu bilinememektedir. Bununla beraber bu sazın, selefine nazaran çok canlı ve parlak bir tona malik bulunması ve ayrıca kadın sesinin bütün incelik ve çekiciliğine de sahip olması, devamlı surette gelişme istidadı gösteren tekniğe müsait görünüyordu.
En eski kemanların 1510 tarihinde Tiefenbrucker adlı bir usta tarafından yapılmış olduğu söylenmektedir. Diğer yandan ”violon” adının evvela 1533 yılında kullanılmış olması da bir hakikattir. İlk olarak Lanfranco adlı bir zat, 1533’te yayımladığı “Scintille di Musica” isimli eserinde “violino” adını kullanmak suretiyle bugünkü kemandan bahsetmiştir. Bundan tam bir buçuk asır sonra, 1683’te meşhur keman yapıcısı Guarnerius dünyaya geldi ve 50 yıl içinde Stradivarius çapında bir usta ile esaslı bir rekabete girişerek, 1733’te sanat dünyasına en mükemmel kemanlarını vermeye muvaffak oldu. Bu tarihi takip eden 100 yıl boyunca, ilk olarak Paganini gibi bir üstadın elinde, keman virtüozluğu en son kemale ulaştı (1833). Gene aynı yıl içinde dünyaya gelen Johannes Brahms, keman konçertosuna romantik bir eda içinde hakiki şeklini vermekle, bu saza layık olduğu mevkii sağlamış oldu.
Piyano nevinden sabit perdeli ve polifoniye (çoksesliliğe) müsait âletlerin, doğuş ve oluşları bakımından daha çok Kuzey Avrupa’ya mal edilmeleri lazım geldiğine göre, keman ve benzeri âletlerin de İtalya’ya mal edilmeleri tarihî bir zarurettir. Nitekim İtalya’da başlangıçta monodik bir tarzda yapılmış olan operalarda, ilk önce keman, müzik dünyasını, solistik bir hakimiyete namzet olduğuna inandırmıştır. Bunun için, sırf İtalyan operalarında ses sanatkârlarıyla rekabete girişme yüzünden melodi alanında gelişmeye meyletmiş olan keman, Nardini gibi bir bestekârın elinde sıcak ve parlak melodilerin en güzellerini teganni [çalma] edebilmek fırsatını bulmuştur. Diğer taraftan, ilk önce Johann Sebastian Bach polifoniyi kemana da tatbik etmiş ve yalnız keman için çoksesli olarak yazdığı Sonatlarla Partitalar, bu küçük sazın herhangi bir refakatten uzak kalabilecek derecede büyük işleri de başarabileceğini açıklamıştır.
İtalya’da keman imali ustalığını kuran büyük “lütiye”ler arasında bilhassa Amati, Stradivari ve Guarneri en ön planı işgal ederler. Fakat ne yazık ki, insanlığın son iki asırlık “tenevvür” [aydınlanma] ve “materyalizm” devirlerinde, sır çözme merakıyla, bu ustaların elinden çıkan sazların çoğu tahrip edilmiştir. Amati, Stradivari ve Guarneri gibi ustaların imal ettikleri sazlardaki esrarı öğrenme yolunda yapılan araştırmalar hususundaki görüşlerini Friedrich Baser şöyle anlatmaya çalışmıştır: “…Usta lütiyeler elinden çıkmış olan bu sazlardaki o ilahi sırrın, materyalist bir zihniyetle hiçbir zaman elde edilemeyeceği muhakkaktı. Bu cihetin elde edilmesi, ancak sırları çözme arzusunun gerektirdiği asil bir uysallıkla, tam ve mükemmel bir duygu yoluyla elde edilebilirdi.”. Yine Baser’e göre, üç ayrı usta elinden çıkan bu çeşit sazların bir arada husule getirdikleri ahengin münferit ifade tiplerine ayrılması da şu neticeyi vermektedir: Amati: Lirik, Stradivari: Epik, Guarneri: Dramatik bir mizaca maliktir. Fakat bu suretle meydana getirilmiş kemanın sırrını birtakım tefsirlerle çözmeye imkân yoktur. Ancak kemanın dört yüzyıllık tarihi ile, hattâ bu sazın bir tekniği ve edebiyatı ile, yeni zamanlar kültürünün önemli bir bahsi meydana gelmiştir ki, bu bahsi yine Friedrich Baser’in tarifine göre, toplu olarak şu şekilde hülasa etmek mümkündür:
1533-1633: Kemanın akustikle ilgili son şeklinin meydana gelmesi; koro ve orkestra âleti olarak kullanılması yolunda mücadele ve evvela İtalya’da Monteverdi’nin, opera orkestralarında kemanı ön plana alması.
1633-1733: İtalya’da Vitali, Vivaldi, Veracini, Torelli ve Corelli gibi keman bestekârlarının yetişmesi ve bunlardan Corelli’nin Roma keman çığırını kurmuş olması. J.S.Bach tarafından keman için ilk olarak çoksesli eserlerin yazılmış olması.
1733-1833: Büyük keman pedagoglarının yetişmesi. Haydn, Mozart ve Beethoven’in keman için Konçerto ve Sonatlar yazmaları. Paganini’nin sanat dünyasında en başta tanınması.
1833-1933: Johannes Brahms’ın romantik keman konçertosu üslûbunu yaratması. Orkestrada kemanın ifade kudretinden faydalanılması ve orkestra faaliyetiyle yakından ilgilendirilmesi. Oda müziği konserlerine önem verilmesi.
Yukarıda kronolojik bir tasnif halinde gözden geçirilen devirlerin dördüncüsüne, bilhassa son 50 yıl içinde didaktik ve pedagojik mahiyette meydana getirilmiş olan kitap ve metodlarla, keman hakkında yazılmış tarihî etüdler ve eserler de katılırsa, bu küçücük sazla ilgili büyük ölçüdeki işlerin önemi kendiliğinden anlaşılır.