Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

ESERLERİELEŞTİRİ

Bu belgeyi Word Dökümanı Olarak İndirebilirsiniz!

“Ülkü”
Yeni seri
1 Kasım 1945
Sayı: 99

Sanat hareketleri:

“BİZİM ŞEHİR”

Cevad Memduh Altar

            Ankara sanat sevenlerinin Devlet Konservatuvarı çalışmalarıyla candan ilgilendiklerini biliyorum.

            Yolu Ankara’ya düşüp de Konservatuvar temsillerini görmüş olanlar herhalde çoktur. Devlet Konservatuvarı temsillerini Ankara ve İzmir dışındaki şehirlerimizin de yakından görebilme fırsatını elde edecekleri güne kadar, Ankara’ya gelen her vatandaşın, bu özlü hareketleri hemşerileri için de gözden geçirmesi, millî bir ödev sayılır.

            Ankara Devlet Konservatuvarının tiyatro ve opera repertuvarını incelersek, son aylarda oynanan eserler arasında, konusu kadar adı da sevimli bir piyesle karşılaşırız: Bizim Şehir.

            İlk olarak 4 Mayıs 1945’te Ankara Halkevi Sahnesinde seyredilen bu dikkate değer piyesin, az zaman sonra Ekim ayı temsilleri arasına tekrar alınması, onun ne kadar beklenilmiş olduğunu açığa vuruyor.

            Tanınmış Amerikan edibi Thornton Wilder’in bu orijinal eserini görenler, Amerika’da tiyatro sanatının da filmcilik kadar ilerlemiş olduğuna eksiksiz inanırlar.

            “Bizim Şehir”, adından da anlaşılacağı gibi, sırf “insanoğlu”nu ele alan, günlük hayatın akışı içinde, çok kere önem vermediğimiz olayların bilançosunu yapan bir eserdir. Bu 3 perdelik piyesin devamı boyunca, bize hiç de yabancı gelmeyen olayları –rol icabı– önceden haber veren rejisör, sanki hayatta çok kere gözümüzden kaçan detayları bizlere hatırlatıyor.

            Yeryüzünün her şehrinde yaşayanlara nasip olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachussets eyaletine bağlı Crover’s Corner şehrinin 1901-1913 yıllarında yaşayan insanlarına da doğmak, yaşamak, ölmek nasiptir. Thornton Wilder, insanoğlunun bu tabii haklarını, piyesin üç kısmında şu şekilde adlandırıyor: 1) Çocukluk devri; 2) Gençlik, aşk ve evlenme devri; 3) İhtiyarlık ve ölüm. Muharrir [yazar], hayatın bu üç safhasına kahramanca göğüs geren insanoğluna çok kere önemsiz görünen olayların içyüzünü, o kadar büyük bir başarı ile açıyor ki, bu durum karşısında “Sanat, sanat içindir” prensibini insanın büsbütün hiçe sayacağı geliyor. Tevekkeli büyük sanat adamı Beethoven, “Bütün öz yaratmalar, ahlâkî bir gelişmenin verimidir” dememiş!

            Her ne ise, “Bizim Şehir”de yaşayan insanlar da, memleketlerinin güzelliğini başka yerlerin güzelliğine değişmemişler, memleketlerinin dağı, taşı, havası, suyu, velhasıl her şeyi, onlara başka yerlerden çok daha şirin gelmiş ve onun için Grover’s Corners şehri, rejisörün de dediği gibi, 1901’den 1913’e kadar devamlı olarak gelişmiş, şehrin nüfusu artmış, fabrikalarla okullar çoğalmış, atlı arabanın yerini Ford otomobili tutmuş, eski mezarlığın karşısında yepyeni bir mezarlık meydana gelmiş. Buradaki insanlar da, dünyanın birçok yerlerindeki insanlar gibi, kış mevsiminin esas gıdasını vaktinde sağlamak için, yaz mevsiminde fasulye dikimine önem vermişler; onlar da çocuklarını ısrarla okula göndermişler; bu insanlarda vakit vakit başka ülkelere hasret uyanmış, bunların içinde evinin eşyasını satıp Paris’i görmek isteyenler de eksik olmamış.

            Vakıa [Gerçi] bu şehir, hiçbir vakit ilim ve sanat şehri haline gelmemiş; tek gazeteli bir amele [işçi] şehri olarak kalmış. Burada oturanlar sanatta ancak Rafael’i anlayabilecek seviyeye yükselmişler! Buradan ayrılıp başka yerlerde tahsil eden gençler, tekrar kendi şehirlerine dönüp hayata atılmaktan zevk duymuşlar. Grover’s Corners’liler, yaşamak için sevmenin de zaruri olduğuna inanmışlar; bunların arasında sevişerek evlenenlerle vaktinden çok evvel ölenler bulunduğu gibi, normal hayatı bitirdikten sonra hayata yüz çevirenler de varmış. Nihayet bu şehrin halkı da, hayatın her safhasında, tabiat kanunlarına tevekkülle boyun eğmekten geri kalmamış.

            Sahne tekniğinde maddeye yüz çevirecek kadar ileri bir görüşe dayanan, bu suretle dekorun yardımından da kendini kurtarmış olan bu içli eseri memleketimizde tanıtmaya çalışanlara saygımızı ve sevgimizi sunarken, şu ciheti unutmamamız lazım gelir ki, “Bizim Şehir”, konunun geçtiği yer bakımından bizden ne kadar uzak olsa da, bünyesinin özü demek olan “insanlık” konusu bakımından yine bizim kendi şehrimizden başka bir şey değildir.