Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

ANILAR

Bu belgeyi Word Dökümanı Olarak İndirebilirsiniz!

REFİK AHMET SEVENGİL'İ ANARKEN

Cevad Memduh ALTAR

(9 Eylül 1971 Perşembe günü Ankara Radyosu’nda okuduğu anma yazısı.)

            Refik Ahmet Sevengil arkadaşımızı kaybedeli bir yıl oldu. Bu değerli insanı nerede ve nasıl tanıdığımı, uzun yılların iş ve dostluk yaşantısını birlikte nasıl sürdürdüğümüzü ana hatlarıyla anlatmaya çalışacağım:

            1932 yılıydı. Babıali’de Kanaat Kütüphanesi sahibi İlyas efendiye gitmiştim; bir kitabım basılıyordu. Orada, ufak tefek, gözlüklü, zarif giyimli, güler yüzlü bir gençle karşılaştım. Tanışmıyorduk ama selamlaşmıştık, sanki ikimiz de çok eski bir tanışıklığın yakınlığı içinde gibiydik. Karşılıklı gülümsememiz devam ediyordu. İkimizde de birbirimizin kim olduğunu bir an önce öğrenmenin merakı vardı. Nihayet bu da oldu. Basımevi sahibi İlyas efendi bizleri tanıştırdı. O anda gerçekten sevindim; yazılarını, romanlarını zevkle okuduğum, ama o zaman kadar yüzünü görmediğim Refik Ahmet’le tanışmıştım. O gün bugün kırk yıla yakın bir süre geçmiş, ikimizi de tam kırk yılın arkadaşlığı birbirimize bağlamıştı.

            Refik’i ve beni birbirimize yaklaştıran bir başka faktör daha vardı: o da, ben de yalnız bir alanda konuşuyor, görüşüyor, fikir alışverişinde bulunuyor, hattâ sert, yumuşak bütün eleştirilerimizi o alanda çekinmeden dile getiriyorduk, bazen de çekişiyorduk ama bütün bu karşılaşmaların olumlu sonuçları bizi her seferinde birbirimize daha da yaklaştırıyordu. Bu alan, sanatın alanıydı. O, edebiyata, sahne türlerine, halk şiirinin özelliklerine gönülden bağlıydı; ben ise müzik sanatına da hizmet edebilmenin, sanatlarımızın çağdaş kişiliklerini bir an önce elde edebilmelerinin heyecanı içindeydim. Onun içindir ki millî kültürümüze hizmet gayretlerimizi aynı yolda birleştirmiştik.

            İlk tanışmamızdan 11 yıl sonra, 1943’te Ankara’da Türkiye Radyoları’nın hizmetinde buluştuk. Refik, milletvekili olmuştu, bense Basın-Yayın Genel Müdürlüğü Radyo Dairesi Müdürü idim. Basın mesleğinden gelen Refik, Büyük Millet Meclisinin Bütçe Komisyonu üyeliğine de getirilmişti, aynı zamanda Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün bütçe raportörlüğü de -bir başka milletvekiliyle birlikte- kendisine verilmişti. İşte o tarihlerde Refik’in, Atatürk ilkelerinin gerektirdiği çağdaş kültürümüzle ilgili kanunların çıkmasına büyük emeği geçti, Güzel sanatlarda olağanüstü başarılı çocukların devlet hesabına yetiştirilmelerini sağlayan kanun ile Basın-Yayın Genel Müdürlüğü ile ilgili kanunların, TRT, güzel sanatlar ve bu alanların çeşitli sorunlarıyla ilgili mevzuatın müzakerelerinde Refik’in büyük hizmeti geçti.

            1951 yıllında Refik’le halef selef olduk. Ben, Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğüne atanmıştım, Refik de Radyo Dairesi Müdürü olmuştu. Bu süre içinde de kurumlarımız arasında mutlu bir işbirliği yapmaktan haz duyduk. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın öğretim alanında da onunla karşılaştım. Refik, Türk tiyatrosu ve Türk tiyatro edebiyatı tarihi dersini veriyor, ben de sanat tarihi okutuyordum.

            Refik’in 1930 yılları civarında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Edebî Heyet üyeliği yaptığı süreden, Devlet Tiyatrosu kanununun yürürlüğe girdiği 1949 yılına kadar geçen dönem içinde, Devlet Tiyatromuzun kuruluşu ile ilgili çalışmaların yapıldığı yıllarda, modern Türk sahnesinin ve millî operamızın faaliyete geçmesine geniş ölçüde katkısı olmuştur. Refik’in, Türkiye’de tiyatro, hattâ opera konuları açısından yazdığı kitaplar, bugün bile çok cılız bir durumda olan tiyatro kitaplığımıza  değerli eserlerin katılmasına imkân sağlamıştır.

            Refik’in Türkiye Radyolarına yaptığı hizmet de büyüktü. Kendini, bütün gönlüyle Atatürk ilkelerine bağlayan Refik, hangi işle görevlendirilmiş olursa olsun, konuya her şeyden önce Atatürk ilkeleri açısından el koyardı. Aynı konulara eğilen insanları, bütün çatışmalardan arındırıp, aynı görüş ve düşünüş üstünde birleştirmede mahirdi. Mizacı icabı bütün aşırılıklardan kaçan Refik, resmî işlerde çok titizdi, hele mali konuların uygulanmasındaki tutumunda kılı kırk yarardı. En çapraşık işler, onun başkanlığındaki toplantılarda çoğu kere olumlu sonuçlara ulaşırdı. Birbirini anlaması imkânsız insanların, onun başkanlığındaki toplantılarda anlayışla birleştiklerini hayretle görürdüm. Onun içindir ki, hemen herkes, içinden çıkılmaz toplantılara Refik’in başkanlık etmesinde birleşirdi.

            Refik Ahmet Sevengil’in geçen yıllarda Ankara Radyosunda “Türk halk şiirinin ustaları” başlığıyla yapmış olduğu konuşmalar, radyoculuğumuz tarihinde, bugüne kadar eşine rastlanmamış değerde konuşmalardır. Onun için Refik’le nereye gitsem, nerede buluşsam, konuşmaya başlar başlamaz onu hemen sesinden tanırlar, öğrencinin hocasına gösterdiği sevgi ve saygıyı gösterirler ve yapılacak bir işi varsa tercihen hallediverirlerdi.

            Refik’in en çok sevdiği şey, kitaplarını rahat yazabilmek için, sessizce çalışabilme imkânını sağlamak, kitaplık kitaplık koşup lüzumlu kaynakları bulmak, arşivlerin gazete koleksiyonlarından yararlanmaktı. Refik, bu derece titiz araştırmalarıyla, tiyatro tarihimizin nice enteresan olaylarını aydınlığa çıkarmış, millî kültürümüze ışık tutmuştur.

            Müşfik bir aile babası olan Refik, insanları sever, tanısın tanımasın herkesin derdine istekle koşardı. Haksız tasarrufları önlemek için harcadığı çabaya çok kere hayretle şahit oldum.

            Geçen yıl bugün, Refik Ahmet Sevengil’i kaybettik, artık o da sonsuzluğa göçtü. Onun aramızdan ayrılışı, bizleri yalnız bir dosttan yoksun bırakmadı, memleket kültürü, memleket irfanı da Refik’ten yoksun kaldı.

            Nur içinde yatsın!