Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

RADYO

Ankara Radyosu
29 Eylül 1944, Pazar
Saat: 10-11

5.VIII.1945, Pazar
Saat: 10-11

PAGANİNİ EFSANESİ

Cevad Memduh Altar

            Sayın dinleyenlerim,

            Güzel sanatlar tarihi, bizi öyle insanlarla karşılaştırıyor ki, isimleri ebedileşmiş olan bu insanların çoğu, kendilerine ısrarla isnat edilen [dayandırılan] hadiselere, sergüzeştlere, günün birinde bizzat inanmak zorunda kalıyorlar. İşte böyle sayısız masallara zorla kahraman edilen sanat dâhilerinden biri de, geçen asrın en büyük İtalyan keman virtüozu Paganini’dir.

            Elde bulunan vesikalara göre, zamanında kendisini dinlemiş yahut yakından tanımak fırsatını elde etmiş olan insanların bir kısmını, çok kere haklı olarak, inanılmaz sergüzeştlere inandırmış olan bu hayrete değer sanat adamı, sözde kemanı üzerindeki büyük başarısını, her şeyden önce şeytanla olan arkadaşlığına borçlu imiş de, onun için insanoğluna nasip olamayan bir kudrette keman çalarmış. Hattâ günün birinde, hem bu gibi dedikoduları bir çırpıda önlemek, hem de gene kendisine isnat edilen “gençliğinde tam sekiz yıl hapiste yatmış olma” keyfiyetini çürütmek için, zamanının meşhur Fransız müzik âlimi Profesör Fetis’e 1831 yılında yazdığı açık mektupta, Paganini şöyle diyordu:

            “… Benim için Viyana’da yapılan daha gülünç bir dedikodu, hayranlarımın ne derece saf insanlar olduğunu tamamiyle ortaya koydu. Bu şehirde “Cadılar” adlı varyasyonumu büyük bir başarı ile çalmıştım. Dinleyenler arasında bulunan soluk benizli, melankolik yüzlü, ender tesadüf edilir tiplerden olan bir zat, benim çalış tarzımın hiç de şaşılacak bir tarafı olmadığını iddia etti. Sözde bu zat, ben Cadılar varyasyonumu çalarken, yanı başımda şeytanın durduğunu , elimi ve yayımı şeytanın idare ettiğini açıkça görmüş; hele şeytanın sima itibariyle –şaşkınlığı mucip olacak derecede– bana benzeyişi, benim menşeimi de artık açıkça ortaya koyuyormuş; hattâ şeytanın arkasında kırmızı bir elbise, alnında iki boynuz, arkasında da simsiyah bir kuyruk varmış. Pek tabiidir ki, bu derece yakın bir tarif, hem hadiseye şahit olanın hakikati söylemiş olduğuna şüphe bırakmıyor, hem de birçok kimseleri kemandaki teknik başarımın sırrına ulaştırmış oluyor. İşte bu gibi dedikodular, beni uzun müddet o derece rahatsız etti ki, günün birinde bütün bunların uydurma şeyler olduğunu âleme ilan etmek zorunda kaldım…”.

            Görülüyor ki, bu sanatkârın bu neviden dedikodulara, bu neviden isnatlara yalnız maruz kalmış olmasıyla iş bitse iyi, biçare sanat adamı, hem böyle acayip tefsirlere hedef oluyor, hem de bütün bu acayiplikleri düzeltmek için bizzat kaleme sarılmak zorunda kalıyor.

           Diğer taraftan Paganini’nin kemanda o erişilmez tekniğe nasıl ulaşmış olduğunu, gülünç olduğu kadar da korkunç nazariyelerle anlatmaya çalışan bazı cesaretli sanat muharrirleri, Paganini söz konusu olduğunda Ortaçağın bütün o cadı, cin masallarını tekrar ele alırlar, büyük virtüozun cinlere karışmış olduğunu söylerler; hattâ sanatkârın, kemanın en kalın teli olan sol teli için meydana getirdiği şeytanat dolu figürleri dahi muvaffakiyeti [başarıyla çalmasını], sonra sanatkârın kemanının yalnız sol teli üzerinde ulaştığı o inanılmaz sanat cambazlığını, Paganini’nin bu esrar dolu teli, kendi elleriyle öldürdüğü karısının bağırsağından bizzat imal etmiş olması şeklinde izah etmek bahtsızlığına bile düşerler. Ne gülünç şey! Fakat şurası da muhakkak ki, Paganini’den başka sanat tarihinin hiçbir büyüğüne müyesser olmadığını [görülmediğini, gerçekleşmediğini] kabul etmemiz lazım gelen o akıllara hayret veren teknik, Paganini varlığını geçen asrın kurnaz sergüzeşt muharrirlerine bu derece istismar ettirmiştir; hattâ başlı başına bir Paganini masalı yaratmıştır.

            Ancak Paganini, yalnız bu neviden uydurma muharrirleri değil, sanat tarihinin hayretle andığı sanat büyüklerini de şaşırtmıştı. Nitekim gazetelerde verilen bir sürü yalan yanlış havadislerden sonra, 1831 yılında, tam 47 yaşında ilk olarak Paris’e ayak basan Paganini’nin birinci konserini verdiği akşam, salonda âdeta elektrik çarpmışçasına yerlerine mıhlanmış olan sanat dostları arasına, herkeste hayret uyandıran sarışın bir genç de katılmış bulunuyordu. Sanki dünyadan elini ayağını çekmiş, kendini sırf sanat heyecanına kapıp koyuvermişe benzeyen bu dalgın genç, sahnede ilk görünüşünde, kendi sanatı için hazırladığı bütün planları bir anda altüst etmiş olan Paganini’ye gözlerini dikmişti; onun her halini hayretle tetkike koyulmuştu. İşte bu ümit dolu genç, devrin büyük piyanisti Franz Liszt idi. Ne gariptir ki bu genç, günün birinde Paganini’nin bile yıldızını söndürmeye namzet olduğunun farkında değildi. Hattâ Franz Liszt, Paganini’nin daha o ilk konserinde, bu akıllara hayret veren keman virtüozunun eşsizliğine inanmıştı; daha o yaşlarda dünya piyanistlerini kendi kudretine sımsıkı bağlamış olan Liszt, sanatında en azından Paganini mertebesine yükselmeden mücadelesine son vermemeye âdeta bu ilk karşılaşmada yemin etmişti.

            İşte bütün bu hadiselere bir tek sebep vardı: o da Paganini’nin Paris’e ayak bastığı yıldan uzun yıllar önce neşretmiş olduğu o meşhur “24 keman kaprisi” idi. Nitekim akıllara hayret veren bu eseri dinledikten sonra, uzun yıllar, hiç kimseye görünmeden piyanosunun başından kalkmayan Liszt, daha o yaşta piyanonun bütün teknik güçlüklerini yenmiş olmasına rağmen, geceyi gündüze katarak çalıştı ve günün birinde, sırf Paganini’den almış olduğu ilhamla, sanat tarihinin o biricik Franz Liszt’i oldu. Onun içindir ki, Franz Liszt’i derinden sarsmış olan Paganini’nin keman kaprisleri, bizzat bestekârı, sanat dünyasına âdeta bir sihirbaz olarak tanıttı; büyük sanat adamlarına olduğu gibi, bazı fırsat yoksulu sergüzeşt muharrirlerine de ilham kaynağı oldu; bu hal yıllarca süren bir “Paganini efsanesi” yarattı.

            Paganini’nin bu “24 keman kaprisi”nin ortaya atmış olduğu teknik hadise, Franz Liszt’i mütemadiyen bu görülmemiş tekniği piyanoda taklide tahrik etmişti [özendirmişti]. İşte bu durum, Liszt’e piyano edebiyatı sahasında yeni yeni ufuklar açtı; bu sayede Liszt, az zamanda yepyeni bir piyano tekniği elde etti. Öyle ki, keman edebiyatının en büyük üstadı Paganini, farkında bile olmadan, zamanında piyano sahasının yenilmez bir devi telakki edilen Franz Liszt’e hocalık etmiş oldu.

            Paganini’nin keman için meydana getirmiş olduğu eserlerden, sanatkâr hayatta iken ancak beş tanesi basılmış olduğuna göre, bunların ilk basılanı, sırf keman için yazılmış olan “24 Kapris”tir. Franz Liszt gibi bir sanat büyüğünün bile yetişmesine âmil [etken] olduğunu söylediğimiz bu eser, daha Paganini adının İtalya hudutları dışında pek o kadar işitilmemiş olduğu sıralarda “Ventiquattro Caprici per violino solo” adını taşıyan bir albüm halinde, sanat dünyasında mühim akisler uyandırmıştı. Bu Kaprislerin notasını gören hemen herkes, dünyada hiçbir viyolonistin kendi sazı üzerinde bu gibi eserleri çalabileceğine inanamamıştı; birçokları bütün bu Kaprisleri, insan karihasının [düşünme gücünün] dışında bir sihir formülü olarak mütalâa ettiler. Nihayet, bizzat İtalya’ya gelip Paganini’yi kendi kemanı üzerinde bu Kaprisleri kolaylıkla çalarken görmüş olanların anlattıkları şeyler, bu işe inanmayanları susturdu. Onun içindir ki, Paganini’nin ilk eseri olduğu kadar, en güzel eseri de olan bu “24 Keman Kaprisi”, keman edebiyatının âdeta bir İncil’i olarak kalmış olmasının sırrına, sanat dünyasını eksiksiz inandırdı. Bu Kaprisler, her türlü teknik ve süsleme güçlüklerine rağmen, Liszt’ten maada Robert Schumann ve Johannes Brahms gibi üstatların da yaratma enerjilerini tahrik etmiştir. Nitekim bu iki büyük üstat, Paganini Kaprislerinden aldıkları temalarla yeni yeni eserler meydana getirmişlerdir.

            Şimdi sayın dinleyenlerim, Paganini’nin kendi sazı üzerinde inanılmaz bir kolaylıkla çala çala devrini ve kendinden sonraki devirleri bu neviden eserlerin de çalınabileceğine inandırdığı bu eşsiz Kaprislerden birkaçını dinleyelim:

            (Paganini – Reuter: Kapris No.9
            Rossini – Paganini – Kreutzer: sol teli için fantezi
            Paganini – Reuter: Kapris No.13
                        Viyolonist: Floritzel Reuter
            Paganini – Liszt – Busoni: 2 numaralı Keman Etüdünün piyanoya tertibi
                        Piyanist: Vladimir Horowitz)

            Paganini hayran