Teşekkür ediyorum, sayın başkan, değerli katılımcılar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkürü sona bırakarak hemen sayın Acim’in kaldığı noktadan devam etmek istiyorum.
Sayın Altar’ın “Goethe ve Musiki Hayatı”, “Goethe ve Sanatı”, “Georges Bizet ve Carmen”, 2006 tekrar basımı olan, yani geliştirilmiş basım olan “Sanat Yolculukları “ve “Ludwig van Beethoven” isimli çalışmaları üzerine ben bir müzik eğitimcisi olarak, bir müzik öğretmeni olarak, sayın Altar’ı tanımayan bir şahsiyet olarak bu eserden -kabaca baktığımda- ne anladığımdan ve onun bizlere ne vermeye çalıştığından kısaca bahsetmek istiyorum. İlk bahsedeceğim eser “Goethe ve Musiki Hayatı”, bu benim en çok ilgimi çeken eser olmuştur, çünkü müzisyen olarak, bir müzik bilimcisi olarak kendisinin bize aktaracakları çok şeyler olduğunu biliyorum, ancak ülkemizdeki müzik anlayışını değiştirme çabası, insanlarımıza sanatı komple anlatma çabası ve müzik edebiyatını ülkemize yerleştirme çabası benim bu eserde çok dikkatimi çekti. Tabii ki cumhuriyetin temel hedeflerinden biri olarak klasikleri Türk kültürüne özellikle Türkçe olarak yerleştirme çabasının sayın Altar’ın da görev aldığı bürokrasinin içinde onun bu doğrultuda eserler üretmesini de desteklemiş ve kendisi önemli eserleri yurt dışında edindiği önemli deneyimleriyle birlikte Türkçemize ve müziğimize kazandırmıştır diye düşünüyorum.
Bu eserde, kısaca baktığım zaman, “Goethe ve Musiki Hayatı”, İstanbul Kanaat Kütüphanesi, Dahinin 100. Yıldönümü, büyük şairin musiki edebiyatı sahasındaki görüşlerini ülkemize anlatmak olarak özetliyor kısaca bir cümleyle. İki bölümlü olan bu eserde “ilim ve sanat içinde büyük dahinin musiki karşısında aldığı vaziyet mühim ve araştırmaya değerdir” gibi bir cümleyle kendisi çalışmasının önemini anlatmaya çalışmış. Büyük şairin müzik eksenindeki yaşamını ele alan bu kitap çocukluk hayatı ve tahsil seneleri, Weimar seneleri, zamanın müzisyenleriyle, kendi tabiriyle musikişinaslarıyla temasları ve onlara tesiri, Goethe ve Viyana klasikleri, Goethe ve Beethoven, Goethe’nin musiki hakkındaki hükümleri ve Netice gibi bölümlerle bu kitabı ele almış ve değerlendirmiş. Bu kitabın en önemli özelliklerinden biri de sadece müzisyenleri hedef almaması. Bu kitabı müziği ve Goethe’yi merak eden herkesin kolayca anlayabileceği bir dilde yazdığı açıktır. Ancak kendisinin genellikle ele aldığı eserlerde, yani kitaplarında okuyan kişilerin iyi müzik eğitimi almasının gerektiğini düşünüyorum, çünkü zaman zaman defalarca okumak durumunda kalıyorum ben, acaba anladım mı?, doğru mu anladım?, benim bilgilerimle örtüşüyor mu? gibi düşünceler oluşmasına sebep oldu, Ancak müzisyenlerin, özellikle öğrencilerin, müzik eğitimi alan kişilerin çok şeyler çıkaracağı eserler olduğunu düşünüyorum.
“Goethe ve Musiki Hayatı” adlı eserinde Goethe ve Programlı Müzik, Goethe ve Wagner, Modern Programlı Müzik, Wagner’den Sonra Opera ve Ecnebi Sanatlar, Goethe ve Romantikler, Goethe ve Eski Zamanlar, Goethe ve Bugün gibi başlıklar altında Goethe’nin döneminde sanatında yaptıkları ve müzik sanatına olan ilgisi ve bu ilgi karşısında dönemindeki müzisyenlerle etkileşimi, Goethe’nin Beethoven’e olan etkisi ve döneminde Beethoven’i keşfedişi, çünkü Zelter’le olan ilişkilerinde, -kitapta anlattığına göre- Zelter Beethoven’i kabullenmek istemiyor. Böyle bir yaklaşım var ama o Zelter’i hiçbir zaman bunun dışında bırakmadan Beethoven’in dehasını içten içe takip etmiş bir sanatçı olarak ele almıştır.
“Goethe ve Sanatı”, Faydalı Kitaplar serisi, 9. kitap. Bu eserde Beethoven’i ele alıyor, sadece kendi görüşleriyle değil veya bir başka sanatçının görüşleriyle değil, Beethoven’i Wagner’in anlatımıyla ele alıyor. Beethoven’i dönemin yazarlarının görüşleriyle ele alıyor ve bu görüşleri kendi görüşleriyle harmanladığını çok rahat anlayabiliyoruz.
Daha sonraki bir eser, “Carmen operası”. Carmen operasının detaylı anlatımı, Metropolitan operasının Carmen temsilinden alınan çizimler ve bu
çizimlerin perde perde, sahne sahne, bütün kahramanlarına, bütün sahne figürlerine kadar detaylı anlatımı ve o dönemde Türkiye’de sahnelenecek olan Carmen operasının Türk izleyicisine çok detaylı bir anlatımını buluyorsunuz. Bu eserde özellikle de Carmen operasının Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de sahneye konulması ve bu süreçteki sanat camiasıyla, sanatçılarla toplum arasındaki bu hassas dengeyi bu kitapta, bu küçük eserle kurmaya çalışmış.
Ve diğer büyük bir eser, “Ludwig van Beethoven, Ölümünün 115. Yılı” isimli eser. Tabii ki burada bizim şanssızlığımız mı diyelim, kendisinin büyük şansı mı, şöyle bir şey okuyacağım: “9. Senfoni’yi hazırlamaları için müzikçi arkadaşlarıma dilekte bulunduğum zaman yüreğimde hep bu duygular vardı, insanlığın alevler içinde kıvrandığı böyle bir devirde Beethoven’in sesine ve Schiller’in bu sözlerine ne kadar muhtacız. Hasan Ali Yücel”. Şimdi düşünün ki bir Millî Eğitim Bakanı, kendini sanata, kültüre ve eğitime adamış; bir Millî Eğitim Bakanı, bir besteciden veya bir müzik adamından Beethoven’in 9. Senfoni’sini hazırlamasını istiyor, her yönüyle, sahneye konmasından tutun, bunun en küçük detayına kadar. Beethoven’in irdelenmesi ve eserin irdelenmesi. Benim yaşımda, genç diyebileceğiniz bir müzik eğitimcisi için, benim alıştığım politikacılar ve bakanlar arasında, tabii size çok ilginç gelmeyebilir, çarpıcı gelmemiş olabilir, ama benim için çok çarpıcı bir örnektir özellikle bu küçük önsöz.
Kendisi burada her yönüyle Beethoven’i inceliyor dediğim gibi, Beethoven’i ve 9. Senfoni’yi kendi gözüyle olduğu gibi Wagner’in gözüyle de anlatıyor. Tabii Wagner üzerinde çok duruyor. Wagner’in 9. Senfoni’yi algılamasıyla kendisinin 9. Senfoni’yi algılaması arasındaki detaylardan bahsediyor. Bu eserde özellikle müziği yeni öğrenen sanatçılarımızın muhakkak okuması gereken ve detayları çok iyi belleğinde tutması gereken çok önemli pasajlar var. Beethoven’in hayatı içinde önemli noktalara değinmiş, önemli şahsiyetlere değinmiş. Beethoven’in o dönemdeki müzik edebiyatçılarıyla ve müzisyenlerle, özellikle tabii Goethe ve Schiller ve onların eserleriyle olan ilişkilerini ve onlardan nasıl etkilendiğini çok rahat anlatabilen bir eser.
Üzerinde duracağım diğer bir eser “Türkiye ve Chopin”. Bu kendisinin de katıldığı Chopin ile ilgili bir toplantıdan sonra seri olarak Türkiye’de yayınlanmış gazete kupürleri var elimizde. Burada da Chopin’i tamamen Türkiye’deki müzik devrimiyle ilişkilendirmiş. Türkiye’de Tanzimat ve Chopin, biliyorsunuz Tanzimat’tan sonraki müzik gelişmeleri bizi bugünlere kadar getirdi. Cumhuriyet’i hazırlayan, özellikle Cumhuriyet dönemindeki müzik felsefesini hazırlayan kadro da Tanzimat’tan sonra yetişen bir kadrodur. Bu kadro ülkemizde çağdaş müzik sanatını yerleştirmeye çalışmıştır. Bu açıdan çok önemli olduğunu söylemek isterim. Buradaki başlıkları kısaca okuyacağım: Edebiyat-ı Cedide ve Chopin, bir diğer başlık Cumhuriyet İnkılabı ve Chopin. Tanzimat’tan sonra yetişen kadroların Cumhuriyet’in kurulmasından sonraki o ilk dönemdeki kadroları yetiştiren müzik adamları yetiştirdiğini ve bununla ilgili Chopin’in hayatından, kendi hayatından ve Türkiye’deki örnekleri de hep kişilerde yaşatmayı ve örnekleri bu düzlem üzerine kurmayı bu makalelerinde anlatmış. Ben şimdilik teşekkür edeyim sayın Başkan. Çok teşekkür ederim.
Yrd. Doç. Dr. Fatih YAYLA’nın II. oturumu değerlendirmesi:
Sayın İnci Kut kendi anılarından ve elindeki belgelerden yola çıkarak babası sayın Cevad Memduh Altar’ı bize anlattı ve değerli bir öğrencisi, bestecimiz sayın Işıközlü kendi kişiliğinde anlattı, kendi bünyesinde yaşattığı, anılarında yaşattığı Cevad Memduh Altar’ı bize çok kısaca ve güzel bir şekilde anlattı.
Ben küçük bir değerlendirmeyle hemen bırakacağım. Burada Cevad Memduh Altar’ın kişiliğinde Musiki Muallim Mektebi anıldı, burada Musiki Muallim Mektebi’nin temsilcileri var, şahitleri var, sayın Ağaoğlu burada ve bizler Musiki Muallim Mektebi’nin yetiştirdiği kuşaklardan yetişen gençler olarak buradayız. Ankara Devlet Konservatuarı anıldı, Cevad Memduh Altar’ın kuruluşunda öncülük ettiği kurum anıldı. Sayın Prof. Özer Sezgin burada, oranın mezunu ve canlı tanığı. Ve Devlet Opera ve Balesi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası idarecilik yaptığı kurumlar. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü burada anıldı ve kendisinin burada yaptığı hizmetlerden bahsedildi. Sabahleyin Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcısı buradaydı, açılış konuşmasını yaptı. Ve Özer Sezgin yine Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası sanatçısı olarak bunun canlı tanığıydı. Mimar Sinan Üniversitesi artık Güzel Sanatlar Üniversitesi oldu ve buranın rektörüyle, birçok mezunuyla, hocasıyla komple buradaydı ve Cevad Memduh Altar’ın anısını onlar da bizimle paylaştı. Ve TRT’de idarecilik yaptı, büyük hizmetler verdiği TRT ve en büyük temsilcisi yine Ağaoğlu, onun şahitliğinde Cevad Memduh Altar’ı andık.
Biz bugün tarihî bir kişiliği andık ve bunun en güzel yanı da kayda aldık. Bunlar hepinizin anılarında ayrı ayrı yaşıyordu, bunları hepimiz bir yerlerden, kendi kitaplarından okuyorduk. Biz bunu bugün kayda aldık. Ve sayın kemancı Tura, Bach’ın Aria’sı ile Leipzig’i andı, bu çok anlamlı bir eser oldu bizim için. Ve eserlerinde, kitaplarında romantizmin bütün unsurlarını açıklamaya çalışan Altar’a da Beethoven’in Romans’ıyla bir nazire yaptı diye düşünüyorum. Bunun dışında kendisinin bize -bir öğretmen olduğum için- hediye ettiği Öğretmenler Marşı’nı burada çalarak bu güzel paneli çok anlamlı bir şekilde tamamlamamıza sebep oldu. Bu saydığım bütün basamakları çok önemsiyorum; bu saydığım basamaklar, bütün bu
kurumlar çok önemli kurumlarımız ve bunların oluşmasında, gelişmesinde, günümüze kadar gelen bütün değerlerinin yaşatılmasında büyük emeği olan sayın Altar’ı saygıyla, sevgiyle anıyorum ve saygıyla eğiliyorum. Teşekkür ederim efendim.