DEVLET TİYATROSUNDA
NURULLAH ŞEVKET TAŞKIRAN
Otuz beşinci sanat yılı hatırası
(1917-1952)
Nurullah ile olan arkadaşlığım neredeyse kırk yılın arkadaşlığıdır. Hem de sanat yolunun yolculuğunda geçen bir arkadaşlık.
Öğretmen Nurullah’ı tanıdığım vakit, ikimiz de tüysüz birer sanat çömezi idik. Herhalde kendisi de hatırlar, Süleymaniye’de Kuruçeşme’de ve daha birçok yerlerdeki heveskâr toplantılarında, o bazen sesine, bazen flütüne çeki düzen verirdi; ben ise akordu kolay tutmayan kemanımı güya kendime ram etmeye çalışırdım. Hiç unutmam, günlerden bir gün (1917, 1918) Kuruçeşme’de şimdi yerinde yeller esen eski bir sahilhanenin geniş sofasında, Ticaret Mektebi Alisi talebe cemiyeti adına bir toplantı yapılacaktı. Programın en mühim kısmını, devrin anlayışına oldukça aykırı düşen garp musikisi eserleri teşkil ediyordu. Programda bu türlü eserlerden başka diğer bir musiki nevi de yoktu. Aradan otuz beş yıl geçtiği halde bugün gibi hatırlıyorum, Nurullah, kardeşi Nimet ile beraber piyanonun başında göründü. Her ikisinin de ince uzun boyu, esmer, narin yüzü, parlak ve samimi bakışları, salonu dolduranların kalbini birden fethediverdi. Nurullah, kardeşi Nimet’le şarkı söyleyecek, sonra kendisi ayrıca flüt de çalacaktı. Nitekim bunların hepsi oldu. Evvelâ iki kardeşten Schumann’ın düetlerini dinledik; sonra da Nurullah Franz Doppler’in flüt için yazdığı Macar Fantezisi’ni çaldı. Salonda sürekli alkış koptu. Bu sırada ne olduysa bana oldu; çünkü akorduna bile hükmedemediğim kemanımın bu sefer büsbütün nutku tutulmuştu. Ve o gün herkes daha çok Nurullah’ın bıraktığı tesirle sahilhaneden ayrıldı; ve eminim ki hiç kimse Nurullah’ın Türk Devlet Operası önderliğini yapma yolunda uzun bir hazırlığa ayak basmak üzere olduğunun farkına bile varmamıştı.
Harp içinde, mütareke yıllarında geçen sanat arkadaşlığımızın arkasından uzun ayrılık yılları başlamıştı. 1922’de ben müzik tahsil etmek üzere Almanya’ya gittim, 1927 yılında vatana döndükten bir müddet sonra da Nurullah’ın Berlin’de müzik tahsil etmekte olduğunu öğrendim. Bu suretle her ikimiz de dünyanın bütün hadiselerine kulak tıkamış, yalnız kendi gönlümüzün sesine uymuş, yürüyeceğimiz yolu seçmiştik. 1933-1934’te ilk askerlik vazifemi yapıp Ankara’ya döndüğüm vakit Nurullah’ı Gazi Terbiye Enstitüsünde buldum. Bir müddet sonra da Nurullah İstanbul’a tayin edildi ve Ankara’yı terk etti.
1935-1936 yılında büyük kompozitör Paul Hindemith Ankara’ya davet edilmiş, Devlet Konservatuvarının kurulması yolunda hazırlıklara başlanmıştı. Artık Nurullah’a büsbütün ihtiyacımız vardı. Ne yaptık yaptık, Necil Kâzım Akses’le bir olup onu ikna ettik ve Ankara’ya getirdik. O tarihten itibaren Nurullah’ı Devlet Konservatuvarının, bugün hâlâ tatbik edilmekte olan talimatnamesini hazırlarken, Tonika-Do metodunun konservatuvarımızda da tatbik edilmesi yolunda büyük gayretler sarf ederken, Konservatuvar gençliğine ilk olarak konuşma korosunu (Sprechchor) öğretirken gördüm.
İran Şehinşahı’nın Ankara’yı ziyareti esnasında, yurtta ilk millî operanın tecrübelerine henüz başlanmıştı. O esnada askerlik vazifemi yaptığım için maalesef bu faaliyeti yakından göremedim. Nurullah’ın bu operalarda Hakan “Feridun”, Hakan “Banönder”, “Varişli” rollerini oynamakla Millî Opera icracılığında daha o günden önderliğini de büyük bir başarı ile yapmış olduğunu sevinçle gördüm. Aradan birkaç yıl daha geçmiş, Devlet Konservatuvarı kurulmuş ve beş altı yıl sonra da ilk mezunlarını vermişti. 1941 yılından sonra Nurullah’ı yetiştirdiği talebelerle birlikte Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesinin ilk opera temsillerinde gördüğüm gün artık Millî Türk Operası da kurulmuştu. Müteakip yıllarda Nurullah’ı Tosca’da “Baron Scarpia”, Madam Butterfly’da “Bonzo amca”, Satılmış Nişanlı operasında ”Kezzal” rollerinde hayranlıkla seyrettim.
Bugün Nurullah’ı hepimiz Türk Devlet Operasının temeli olarak görmekle iftihar ediyoruz.
Bu yüksek seciyeli sanat önderinin şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de talebeleri, dostları ve hayranları arasında daha nice yılları sıhhat ve afiyetle idrak etmesini temenniden başka elden ne gelir?
(Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi Özel Sayısı)