“Yeni Adam”
No: 34
20 Temmuz 1934
Bu kültür savaşına memleketin her köşesinde başlamak lazımdır. Türkiye halkını monoton, kısır zevkten kurtarmalıdır.
Sağlam bir sanat terbiyesinin sırf mektep yoluyla bütün bir kitleye şamil olabileceği [kapsayabileceği] inkâr edilemez. Bu hakikati takdir eden Garp musiki mürebbileri [Batılı müzik pedagoglalrı], yarınki halkın sanat meşgalesini tanzim için bugünkü mektebe bağlanmaktadırlar. Biz de bu bakımdan ne yapılabileceğine dair olan kanaatlerimizi geçen nüshada söylemiştik.
Diğer taraftan halkın zevk ve sanat sahasında çok aykırı olan görüşü de yarınki millî musikiyi tehlikeye düşürecek kadar korkunçtur. Bugünkü tufeyli sanat meşgalesine karşı ciddi tedbir almak, yarına sağlam bir sanat terbiyesi temin etmektir. O halde Garbin asırlık tecrübelerinin verdiği neticeleri kendi bünyemize uyar bir şekilde bizde de tatbik etmekle, bu kültür savaşına memleketin her köşesinde kolayca başlanabilir.
Her şeyden evvel halka en pratik vasıtalarla günün armonili (çoksesli) musikisini sevdirmeli ve halkı bu suretle monoton ve kısır bir zevkten kurtarmalıdır. Seslerin usûlü ile kombine edilmiş şekillerine alışan dimağ, yalnız sanatta değil, her işte şümullü [kapsamlı] bir görüş elde eder. O halde kuvvetli bir musiki terbiyesi halkın fikir ve tenkidi üzerine çok müspet tesirler yapar. Sırf bu bakımdan kitlenin sanat terbiyesine ihtimam etmek [özen göstermek], yarınki millî harsın [kültürün] hemen her sahasına temel atmak demektir. Bu takdirde bütün memlekette bazı kültür vasıtalarından hakkıyla istifade etmek mümkündür. Bu meyanda Avrupa’dan getirtilecek orta mütehassıslar [vasat uzmanlar] tarafından şehir bandoları tahsis edilmeli, bunlarla sık sık açık konserler verdirilmeli, resmî devlet orkestrası ile Konservatuvar orkestrası tarafından memleketin her tarafına konser turneleri yapılmalı, hiç olmazsa şehir meydan ve bahçelerinde muntazam plak neşriyatı ihmal edilmemeli, misalli ve mukayeseli konferanslar verilmeli, halk musiki bayramları tertip edilmeli ve nihayet evvelce de birkaç defa yapıldığı gibi resmî musiki müessisleri [kurucuları, uzmanları] tarafından memleketin muhtelif musiki lehçeleri tespit edilmelidir. Asrın musikisine bugün alışan halk, kendi millî nağmeleriyle bestelenmiş çoksesli bir eseri ancak yarın severek dinleyecektir.
Ciddi bir halk terbiyesine her şeyden evvel müessir [etkili] olan radyoya gelince: Bu en mühim kültür ağzını, sırf memleket harsının ihtiyacı bakımından söyletmekle, ilerisi için esaslı tedbirler alınabileceği kanaatindeyiz. Hars neşriyatı arasında radyo çok kıskanç hareket etmeli ve bu mühim müessese, halkın ekserisinin bilmeyerek meşgul olduğu hasta bir musiki faaliyetini kendi hoparlörü ile de teyit etmemelidir. Halk terbiyesine en çok zahir olması icap eden bu kültür sesinden, yüksek musiki edebiyatı yanında, kıymetsiz ve tufeyli şeyler işitmek kadar acıklı bir şey olamaz. Radyonun biraz evvel yaptığını biraz sonra yıkan bu zıt ikiliğine İnkılap Türkiyesi’nde artık yer olmamalıdır. Bu irfan müessesesinden, neşriyatının yalnız iyi ve terbiyevi kısımlarında ısrar etmesini istemek hakkımızdır. Radyo her şeyde iyiyi benimseyen halka zamanın musiki telâkkisini yorulmadan tanıtmalı ve ancak söz ve ses bakımından hakikaten vatan, millet ve ahlâk mevzularını ihtiva eden yerli nağmeleri yarınki Türk musikisinin, Türk senfonisinin temi olarak bugünden tanıtmalıdır. Radyonun ancak böylelikle memleket irfanına faydalı olabileceğine ve bugünkü yapan ve yıkan karakterinden kurtulabileceğinden eminiz.
Esasen bu yollar üzerinde yürüyen devlet himaye ve kontrolü, yine bu yol ile yarınki nesle sağlam bir sanat görüşü verebilecektir.
Cevad Memduh