Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

ESERLERİMAKALELER

Bu belgeyi Word Dökümanı Olarak İndirebilirsiniz!

Yeni Adam
4 Haziran 1934
No. 23

BUGÜNKÜ MUSİKİ

Cevad Memduh Altar

            Sanatta her yenilik benimsenmedi. Her yeni sanatkâr alâkasızlık ile ezildi. Fakat ne de olsa bir devir bitmiş, diğer devir başlamıştı. Bu tabii bir gidişti. Birçok sanatkârları öldüren muhit, devirler dolduracak kadar güçlü değildi. Yükseldikçe folklor hudutlarını da aşan sanat, beşerin oldu. Bu tabii, metamorfoz yaratan sanatlara devrine göre kalıplar döktü, biçimler verdi. Bununla beraber sanatların hepsine aynı zamanda aynı adı vermedi. Hattâ resim, mimari ve heykeltıraşlık rönensansı Raphael’leriyle, Mikelanj’larıyla en olgun çağına vardığı anlarda, Palestrina ile musikinin rönesansı başlamıştı.

            Alman edebiyatında ise Goethe ve Schiller zamanında, klasikle kavga yolunda başlayan “Fırtına ve Atılış” devrinin aynı zamanda musikiye de şamil olamamasının [müziği kapsamamasının] nedeni, Mozart’ın erken ölümü yahut Beethoven’in tam bir klasik sanatkâr olmaması değil de musiki için henüz böyle bir devrin başlamamasıdır. O halde muharrir Herzfel’in de haklı olarak söylediği gibi, bugün sanatların hepsine aynı zamanda şamil bir fütürizm, kübizm, empresyonizm, grobiyanizm ve saire olamaz. Bundan anlaşılıyor ki halen kübik resme tamamen benzeyen bir musiki yoktur.

            Esasen bütün tarihî gidişinde diğer sanatlardan daha geç ilerleyen musiki, günün bütün haksız dedikodularına rağmen resimde olduğu gibi insan kafasının icat edebileceği bütün kalıplardan geçmiş değildir. Bununla beraber kanunlara ve bağlara karşı gelen yeni görüşler ve daha ziyade günün sanat individüalitesi [bireyselliği] musikiye de bütün gücü ile hakim oldu. Debussy’ler, Stravinsky’ler, Ravel’ler hep bu yeni mektebin yarattığı kafalardır.

            Esaslı bir surette Debussy ile başlayan Fransız intibacılığından [izlenimciliğinden] bugüne kadar tonal sistemden bıkan kulakları, disonan teşekküllere, egzotik gamlara ve nihayet atonal sisteme el uzattılar. Yedi tabii ses ile on iki kromatik sesi kâfi görmeyenler çeyrek ton sistemine baş vurdular. Fakat bunlardan Stravinsky ve yoldaşlarının tuttuğu yol politonal bakımdan gayet zengindir. Çok sert ve gergin bir karakteri olan bu sanat, günün ve insanın makineleşme vasıflarını tamamen canlandırır. Bu musikide kuvvetli bir ironi de vardır. Disonan teşekküller esere kolayca hazmedilemeyen bir karakter verir. Fazla hür ve anlayabilene demokrattır. Geçen devirlerin hâlâ problematik kalan ulu eserlerine gene bir problem olarak katılabilir. Fakat her şeye rağmen günün sanatıdır.