“Musiki”
No. 2
Nisan 1931
Schumann Viyana’da
Sanatkârın en son bulunan dokuz mektubunun
“Zeitschrift für Musik”te neşri münasebetiyle
I.
Robert Schumann’ın vefatından beri (1810-1856) muhtelif vesilelerle yazılan biyografilerde, daha fazla tenviri icap eden [aydınlatılması gereken] mühim noktalara tesadüf edilir. Bu meyanda sanatkâr tarafından 1834 senesinde yoksulluk içinde tesis edilip [kurulup] bugüne kadar (98 senedir) muntazaman intişar eden [yayımlanan] Aylık Musiki Mecmuası’nın (Zeitschrift für Musik, Gegründet 1834 von Robert Schumann) neden bir aralık Leipzig’den Viyana’ya nakledilmek istenildiği veyahut sanatkârın bu mecmuayı devam ettirmek için ne gibi müşkülâtla [zorluklarla] mücadele etmek mecburiyetinde kaldığı v.s. gibi noktalar, uzun zamandan beri derin bir tetkiki icap ettirmekte idi. Şimdiye kadar gerek Schumann metrukatından elde edilen vesaikte [belgelerde], gerekse muhtelif yerlerde bulunarak neşredilen mektuplarda bu cihetlere pek az temas edilmiştir.
Son zamanlarda Viyana Musiki Muhipleri [Dostları] Cemiyeti kütüphanesinde Schumann’a ait olup neşredilmeyen sayısız evrakı tasnif eden müzikolog Geiringer, nihayet sanatkârın tercümei haline [yaşam öyküsüne] can katan ve birçok karanlık noktaları aydınlatan dokuz mektup keşfetti. Sanat âleminde ehemmiyetle tetkik olunan bu mektupları biz de tetkik etmeden geçemeyeceğiz.
Schumann, imparatorluk şehri olan Viyana’yı hayatında iki defa –istikbal için tatlı hülyalarla– ziyaret etti. Bu ilk iki seyahatinin birinde, Beethoven’in kabrine yaptığı ziyaretin öyle basit bir tesadüf eseri olmadığını biliyordu: Schumann, sanat için en müsait zemini Viyana’da bulabileceğini zannediyordu. Bir vakitler Haydn, Mozart ve Beethoven’in büyük eserler yarattığı bu şehir, ona istikbal için parlak vaatler veriyordu. Artık onu dar ve küçük Leipzig sıkıyor, daha yüksek bir hayata malik olan Viyana ise mütemadiyen çekiyordu.
Geiringer’e nazaran, Viyana’nın Schumann’ı çeken bu kuvvetli cazibesi iki türlü tefsir edilmektedir: 1) O zamanki mukayeselere göre, şimalî [kuzey] Alman şehirleri yanında Viyana’nın genç Romantiklerin mefkûreleri [idealleri] için daha mümbit [verimli] bir zemin olarak tanınması, 2) Müstakbel refikası [eşi] Clara Wieck (1819-1896) ile geçen acı bir aşk vakasının tesiriyle, Leipzig’i unutabilmek için Viyana’ya kaçmak istemesi.
Bu her iki noktai nazardan [görüş açısından] da, sanatkârın halâsı [kurtuluşu] Viyana’da araması şiddetle varit [geçerli] ise de, bu hicret için ikinci düşünüş daha ziyade muhtemeldir. Schumann, Viyana’ya evvela 1838 senesi Teşrinievvelinde [Ekim ayında] –Clara için yaptığı ümitsiz mücadeleden sonra– gitti. İşte bu mecburi ziyareti müteakip [ardından], artık Leipzig’i büsbütün terk etmeye ve henüz dört yaşını idrak eden musiki mecmuasını da Viyana’da neşretmeye karar verdi.
Aşağıda da göreceğimiz veçhile [gibi] Schumann, Dresden’deki arkadaşı Lyser’e (1) yazdığı bir mektupta, Ağustos içinde Viyana’ya hareket edeceğinden bahsediyordu:
“Gönderdiğin habere çok teşekkür ederim! Artık elindeki yazıyı bir an evvel bitir de yolla! İhtimal dört hafta zarfında buradan hareket edeceğim, hikâyeni(2) bir kere de ben okumak isterim. Acaba bu yazını üç hafta içinde alabilir miyim? Mendelssohn daha evdet etmedi. Spohr(3) buradan geçerken beni ziyaret etti, onun üstat çehresini bir kere daha gördüğüme çok memnunum, o da benim sanatımı çok seviyor. İhtimal seyahatimden evvel Dresden’e gelir, seni Jungse’nin (?) yanında ararım.
Adiyo. İşlerim pek çok.(4)
Florestan”
Günün birinde Schumann, Avusturya’nın büyük devlet adamlarından Matternich ile polis nazırı Kont Sedlnicki’ye yazılan tavsiye mektuplarını ve Leipzig polisi ile şehremanetinin [belediyesinin] hüviyet ve şöhret vesikalarını hamilen [taşıyarak] Viyana’ya vasıl oldu [vardı]. Teşrinisâninin [Kasımın] ikinci günü de mecmuasını Viyana’da neşredebilmek için icap eden makama istida [dilekçe] ile müracaat etti.(5) Metternich’in bu polis şehrinde bin türlü müşkülâta maruz kalan Schumann, bidayette [başlangıçta] istikbale ait ümit ve emniyetinden hiçbir şey feda etmemişti. Hattâ ailesine gönderdiği 10 Teşrinievvel [Ekim] tarihli bir mektupta aynen şu satırlara tesadüf edilir: “Burada bir sürü basit partiler ve zümreler olduğuna inanamazsınız, sağlam bir iş görebilmek için daha ziyade –bende pek az olduğunu zannettiğim– yılan gibi girgin bir tabiata malik olmak lazım. Bence en iyisi Herr von Vesque ile temas etmektir”.
İşte bu son işittiğimiz isim, Avusturya devlet adamları arasında oldukça tanınmış bir zatın ismi idi. Genç Schumann’ı uzun zaman himaye eden Freiherr Vesque von Püttlingen 1834 senesinden beri Avusturya devleti müşaviri ve aynı zamanda Viyana musiki hayatında mühim roller oynamış oldukça müstait [yetenekli] bir bestekâr idi. Schumann o senenin yazında bu sanatkâr devlet adamıyla mektuplaşmıştı.
Aşağıda dercedeceğimiz her iki mektububun da Schumann’a has samimi ve dostane bir ifade ile yazıldığı görülür:
(Devamı gelecek nüshada)
(1)J.P.Lyser, Beethoven karikatürleriyle tanınmış bir zattı; Schumann’ın mecmuasına birçok musiki hikâyeleri yazmıştır.
(2)Lyser’in bu hikâyesi 1839 senesi Musiki Mecmuası’nın ilk nüshasında intişar etmiştir.
(3)1838 senesinde Schumann Spohr’a birkaç eser göndermişti. Aynı sene Musiki Mecmuası’nın ilave kısmında de Spohr’un “Bana ne kalıyor?” (Was mir wohl übrig bleibt?) nam eseri intişar etti. Schumann ile Spohr’u birbirine bu kadar yaklaştıran sevgi, çok calibi dikkat [dikkat çekici] olup, Schumann’ın, Schubert’in Do-majör senfonisi için söylediği şu sözden doğmuştur: “Bu eser Beethoven’den sonra yazılan enstrümantal (âlâtî) eserlerin en büyüğüdür ve Spohr ile Mendelssohn bile buna yetişememişlerdir”.
(4)O aralık Schumann, ihtimal Viyana’da uzun müddet kalacağını zannettiğinden, mecmuanın son çıkacak numarasına ait işleri bir an evvel yetiştirmeye çalışıyordu. Hattâ mecmuada beraber çalışan arkadaşlarına bile o tarihte yazdığı mektuplarda mümkün olduğu kadar fazla yazı rica etmişti.
(5)Schumann’ın bütün gençlik yazıları gibi kuvvetli ve mağrur bir ifadeye malik olan bu istida, aynı mecmuanın 73 sene sonra intişar eden bir nüshasında (1907) O.E.Deutsch tarafından neşredilmiştir.
II.
“Pek muhterem efendim!
Mösyö Haslinger(1) Musiki Mecmuasının 3’üncü ve 4’üncü ilave(2) nüshalarını bilhassa görmek istiyor. Bu nüshaları birkaç gün için göndermenizi rica edebilir miyim? İşlerim pek ağır ilerliyor; maamafih yeni seneye kadar bir intizama girebileceğini ümit etmekteyim. Müsaade buyrulursa bu hususu size şifahen arzetmek istiyorum.
Turandot’un(3) piyano aranjmanını (tertibini) kısa bir müddet için vermek vaadinde bulunmuştunuz; Mecmuada bundan bahsetmek istiyorum.
Eserinizden muvakkaten [geçici olarak] mahrum kalabileceğiniz takdirde göndermenizi istirham ederim.
Sizinle görüşmeyi ne kadar arzu ettiğim halde, mühim işleriniz arasında rahatsız etmekten korkuyorum. Acaba boş bir saatinizi bildirebilir misiniz?
Yabancı insanlar arasında pek muhtaç olduğum lütufkâr hayırhahlığınızı [hayırseverliğinizi] esirgemeyiniz.
Huluskârınız
R. Schumann
Viyana, 15. Teşrinievvel 1838”
Pek muhterem Mösyö Vesque(4)
Maalesef ilave nüshalarından(5) bende yok, fakat bu hafta içinde bir miktar ilaveye intizar ediyorum [bekliyorum]. Bir aralık siz de bu nüshalardan alacaksınız. Tâbiim [Basımcım], dört ilave nüshasını bir arada ciltleterek yeni bir tezyinat dahilinde göndermiş. Mösyö Friese son mektubunda, Turandot’un komisyonu hakkındaki arzularımızı memnuniyetle yapacağını yazıyor. Mösyo Friese Turandot nüshalarının yalnız sizden alınabileceğini ilan etti. 25-30 nüsha bana da göndermek lütfunda bulunur musunuz?
Pek muhterem efendim, şimdiye kadar Turandot’a dair gördüğümüz yazılar(6) –sade partisyonun tetkikinden elde edilen netice olduğuna göre– gayrı kâfidir [yetersizdir]. Fakat mesele böyle değildir. Bu hususta fazla gayret göstermekle beraber –şimdiki vaziyetimi de nazarı itibare [göz önüne] alarak– yalnız buradaki musiki hayatından mümkün mertebe [olabildiğince] kısa bahsediyorum. Bundan maada, mecmuanın müsaadesini alır almaz neşretmek üzere bir sıra uzun Viyana mektupları hazırlamak fikrindeyim(7); ne çare ki işlerim çok ağır gidiyor. Eski mektuplarınızın birinde yazdığınız şeyde ne kadar haklıymışsınız(8). Fazla yazdım, muhlisinizdan [dostunuzdan] lütfunuzu esirgemememiz ricasıyla hürmetlerim.
Şarkıya çok teşekkür ederim. R. Schumann”
Hakikaten Viyana’da Schumann’ın işleri çıkmaz bir yola sapmıştı. Bu şehirdeki eski bir itiyadın [alışkanlığın] tesiriyle, sanatkârın Leipzig’den getirdiği vesika ve şahadetnameler kâfi görülmedi. Bu münasebetle Leipzig’deki birkaç mütehassıstan [uzmandan] Schumann hakkında gizli tahkikat yaptılar. Bu tahkikatın neticesi Schumann için pek de hayırlı olmadı… Schumann bu sarsıntıdan sonra câlibi dikkat [dikkat çekici] hiçbir şey yazmamış ve bu neticeyi, fikir ve hissiyatının daha henüz tanınmamış olmasına atfetmişti. Bunun üzerine, esasen Haslinger tarafından neşredilmekte olan “Umumi Musiki Gazetesi” (Allgemainer musikalische Anzeiger)(9) yanında diğer bir mecmuaya ihtiyaç olmadığı söylendi ve maalesef Schumann’ın istidası [dilekçesi] reddedildi. Bu suretle Schumann’ı çekemeyen bir muhit, sanatkâra zâhirî [görünürde] bir darbe indirmekle beraber derunî [içteki] bir alevi yine de söndürememişti: Schumann bu darbeden biraz müteessir olmakla beraber, kendini Viyana’ya çeken âmillere [etkenlere] bilhassa müteşekkirdi; çünkü bu seyahat ona pek sevdiği Schubert’in Do-majör senfonisini tanımak fırsatını verdi. Bundan başka Viyana üstatlarından birçoğunun eserlerini yakından tanıdı ve tetkik etti. Schumann’a bundan daha büyük bir nimet mi olurdu? O zaten işlerin gidişinden, mecmuasını Viyana’da çıkaramayacağını sezmiş ve böyle zâhirî bir darbeye hazırlanmıştı. Hattâ Schubert’i yakından tanımaktan mütevellit [doğan] gayreti, ahbaplarından von Doppler’e yazdığı şu mektuptan da anlamak kabildir:
“23 Mart 1939
Sevgili Mösyö von Doppler,
Buradaki ikametim müddetince, Schubert’in tanımadığım birkaç eserini tetkik etmeme müsaade buyrulur mu? Esasen bu eserleri listede işaret ettim.
Hofmeister aylık mecmuasından Leipzig’de kolayca tedarik edebilirim. Bu mecmua işini nasıl yoluna koyalım, yoksa siz kendinize sipariş ettiniz mi? Hareketimden evvel hürmetlerimi takdim etmek üzere sizi ve Mösyö Baron von Brandau’ı (?) ziyaret edeceğim.
Muhlisiniz
R. Schumann”
Sanatkâr, 1839 senesi Nisanında bu aldanıştan mütevellit ufak bir hüzünle Leipzig’e döndü ve bu sefer pek sevdiği Clara’sına mutlak malik olmak için en şiddetli çarpışmayı bile göze aldı.
Schumann, 1830 senesinde terk ettiği Heidelberg Darülfünunundaki [üniversitesindeki] edebiyat tahsiline Jena’da tekrar başlayarak 1840 senesinde Jena Darülfünununda felsefe doktoru oldu ve birçok sert mücadelelerden sonra Clara ile evlendi.
Bütün bu çarpışmalar esnasında Schumann’ın musiki mecmuacılığına ufak bir sarsıntı bile ârız olmamıştı. Mecmuanın eskisi gibi Leipzig’de çıkmasına karar verdi. Sanatkârın ilim sahasındaki vukufu [derin bilgisi] ile intihap ettiği [seçtiği] kuvvetli bir tahrir [yazı] heyeti, diğer mecmuaları gölgede bırakmaya kâfi geliyordu. Schumann bu biricik hücum mecmuasıyla tezini uzun müddet müdafaa etti. Artık bu ilim adamını bütün dünya tanımaya başlamıştı.
Schumann’ın on senedir terk ettiği darülfünun tahsiline tekrar başlayıp muvaffak olması, sanatkârın tamamiyle ilim âlemine atıldığına bir delildir. Fakat bu tercihi iyice tetkik için sanatkârın mazisine gitmek zarureti vardır: Pek sevdiği annesinin ısrarıyla 1828-1830 senelerinde devam ettiği darülfünun tahsilini, uzun düşüncelerden sonra, piyano virtüozluğuna karar verdiği gün kesmişti. Bu kararı müteakip sanatkârın piyanoya fazla düşkünlüğü ve kendisinin icat ettiği müfrit [aşırı] parmak jimnastikleri(10) kısa bir zaman zarfında sağ elinin büsbütün sakat kalmasına sebebiyet verdi ve bu suretle virtüozluğa ebediyen veda etti. Artık virtüoz Schumann ölmüş, fakat muharrir [yazar] ve bestekâr Schumann doğmuştu. Bu tenasüh (incarnation) [yeniden doğuş] sanat ve ilim âlemine yaratan bir dâhi kazandırmakla beraber, Schumann’ı hayatının sonuna kadar müteessir etti [üzdü]. Hattâ sanatkârın 1854 senesi Şubatındaki intihar teşebbüsüyle(11) Bonn civarında Endenich tımarhanesindeki ikamet ve vefatı (19 Temmuz 1856) unutulmayan bir acının feci neticesinden başka bir şey değildir.
Schumann, 1831 felaketini müteakip bütün mesaisini ilme ve bestekârlığa hasretmiş ve bu tarihten iki sene sonra da (1834) pek sevdiği ve ilmine güvendiği arkadaşlarından J. Knorr, L. Schunke, F. Wieck ve Lyser’in iştirakiyle, “Beethoven’cilerin mücadele sayfası” nâmı altında Musiki Mecmusı’nı tesis etmiştir.
Mecmuanın ilk numarası 3 Nisan 1834’te intişar etti [basıldı]. Artık Mecmua bütün hızıyla ilerliyor ve Schumann dehasının yarattığı Florestan, Eusebius ve Üstat Raro gibi üç mevhum münekkit [hayalî eleştirmen], Dâvutçular(12) nâmıyla Filistenler’le (contre les Philistins)(13) ve Darmstadt’taki Armoni Birliği denilen bir teşkilatla(14) mücadele ve istihza [alay] ediyordu. Mecmua bu meyanda Fransa’da yerleşen Kalkbrenner, Hunten ve Herz isimli üç Almanın salon musikisi diye yazdıkları ton hezeyanlarıyla uğraşmak ve çığırından çıkmış sahte bir operacılıkla mücadele etmek mecburiyetinde idi. Tam o esnada Mecmua, merkezî Avrupa’nın yegâne ilim ve kritik mecmuası mevkiini elde etti. Schumann bu mücadelede sıcak ve poetik stiliyle en yüksek Alman nesircileri yanında yer aldı ve Wagner’in “Yalnız ben!” diyen sanatı karşısında hiç de gölgede kalmadı. Bineanaleyh Schumann’ın, o zamanın yalnız musikişinas olan üstatları yanındaki muharrirlik [yazarlık] kıymeti, en son musiki romantizminin pek edebî bir mahiyette inkişafına vesile olmuştur. Bundan dolayı tarihi sınaat [sanat tarihi] hakiki bir ton romantizmini Schumann’ın musiki mecmuasını müteakip [dergisinin ardından] kaybeder.
Fakat 1844 senesi, Musiki Mecmuası için büsbütün başka bir dönümün başlangıcı oldu: Artık Schumann gittikçe muhtel olan [bozulan] hayatına başka bir cereyan vermek mecburiyetinde idi. Nihayet gençlik ateşiyle haykıran Florestan günlerinden sonra, mecmua Schumann’a yaşlandıkça ağırlaşan bir yük gibi geldi. Schumann, mecmuayı on senelik dahiyane bir idareden sonra 1844’te Franz Brendel’e devretti ve pek sevdiği Mendelssohn’unu bile kırarak, bir sene evvel birlikte tesis ettikleri Leipzig Konservatuvarı muallimliğini [öğretmenliğini] de terk etti ve şifa ümidiyle Dresden’e gitti. Müteakip senelerde Schumann’ı (1846) refikası ile [eşiyle] birlikte konser turnesi yapmak ve bir kere daha talih denemek üzere tekrar Viyana’da görürüz. Müzikolog Dr. Karl Geiringer’in bu sefer keşfettiği dokuz mektup, refikası Clara’nın deruhte ettiği bu son Viyana turnesinin bazı noktalarını tenvir etmektedir [aydınlatmaktadır]. Bu münasebetle mevzuumuz haricinde olan mezkûr mektupların neşrini lüzumsuz addedebiliriz.
Mecmuanın müteakip hayatına gelince, Brendel’in gayretiyle uzun müddet ilim ve sanat için çalışan bu mecmua, 1890 senesinde idare müdürünün beceriksizliği yüzünden uzunca bir zaman sükût ettikten [sustuktan] sonra 1906 senesinde “Haftalık Musiki Sayfaları” gazetesiyle birleşerek F. Brande’nin idaresinde yine intişar etmeye başladı. Binaenaleyh yirmi beş seneden beri tekrar faaliyete geçen bu mecmua, tarihî ve cihanşümul [dünya çapındaki] ehemmiyetini muhafaza etmekte ve kabı üzerindeki “1834 senesinde Robert Schumann tarafından tesis edilmiştir” ibaresini pek haklı bir gururla taşımaktadır.
Bugünün Musiki Mecmuası’nı Dr. Alfred Heuss gibi pek kıymetli bir başmuharrir idare ediyor ve mecmuayı gayesi yolunda maharetle sevkediyor. Binaenaleyh Schumann’ın Musiki Mecmuası, ilim ve sanat âleminin lâyemut bir müdafii [ölümsüz savunucusu] olmuştur…
Bütün bu etüd ve mülahazalardan [düşüncelerden] sonra bitaraf [tarafsız] bir tetkikçi sıfatıyla bize de şu temenni düşüyor: Memleketimizde ilk defa yerli Filistenlerle mücadeleye atılan bu samimi mecmuanın da Schumann mecmuası kadar yaşamasını ve muvaffak olmasını temenni ederiz.
Ankara, 29.4.1931 Muallim Cevat Memduh
1)Viyana’da tanınmış bir musiki levazımı mağazasının sahibi olan Haslinger, Schumann’ın müsaadesini beklediği musiki mecmuasının tâbiliğini deruhte edecekti. Fakat bir noktada uzlaşamıyorlardı: Haslinger o zamana kadar komisyoncu olan Friese’ye mecmuanın şimalî Almanya vekilliğini vermek istemiyordu. Bundan dolayı Schumann Viyana’da Gerolt isimli diğer bir firma ile müzakereye girişti.
2)Burada Musiki Mecmuasının “eski ve yeni musiki parçaları” külliyatını havi [içeren] ilave nüshaları mevzuu bahistir [söz konusudur]. Bu nüshalar senede dört defa intişar ederdi [yayımlanırdı].
3)Turandot, Vesque von Püttlingen’in Viyana’da 1838’de temsil edilen bir operasıdır.
4)Bu mektup tarihsizdir; muhteviyatından da anlaşılacağı gibi 1838 senesi Kânunuevvelinde [Aralık ayında] yazılmış olması muhtemeldir.
5)Burada, 4 numaralı ilave nüshası mevzuu bahistir [söz konusudur]; bu nüshada von Vesque’nin “Ruhlar Adası” (Die Geisterinsel) adlı bir şarkısı intişar etmiştir.
6)23 Teşrinisâni [Kasım] 1838’de intişar eden 42 numaralı Musiki Mecmuasında, Turandot hakkında kısa bir yazı neşredilmiştir.
7)Bu mektuplar hiçbir zaman neşredilmemiş ve hiçbir tarafta da Schumann’ın Turandot hakkında mufassal [ayrıntılı] bir yazısına tesadüf edilmemiştir.
8)Schumann Vesque’ye 15 Temmuz 1838’de yazdığı bir mektupta Viyana ahvaline dair bazı malûmat rica etmişti. Binaenaleyh burada Vesque’nin cevabını hatırlatmaktadır.
9)Bu gazeteyi pek güzel tarif eden tarihşinas [tarihçi] Hanslick’in şu sözleri cidden câlibi dikkattir: “En süprüntü bir havadisten bile büyük bir dikkatle bahseden küçük ve kara bir yaprak”.
10)Schumann, sağ elinin parmaklarını –daha fazla açabilmek için- geceleri uyurken iple tavana asmış ve bu suretle sağ elinin tamamen sakat kalmasına sebep olmuştur.
11)1854 senesi Şubatının 27’nci günü dostlarıyla Ren nehri sahilinde yaptığı bir tenezzühte [gezintide] ani bir buhranla kendini gizlice nehre atmış ise de görülerek kurtarılmıştır.
12)Dâvutçular (Davidsbündler) tabirinden maksat, musikinin en büyük müdafii [savunucusu] ve hamisi [koruyucusu] olan Hazreti Dâvud yolunda gidenleri kastetmektir. Schumann poezisinin yarattığı bu üç mevhum Dâvutçu, bazen zamanı pek mübalağalı bir surette tenkit ve karikatürize ederdi. Bunlardan Eusebius meftun ve mütehayyir [tutkun ve şaşkın], Florestan pek âteşin ve fırtınalı idi, Üstat Raro ise her ikisinin arasını bulmaya çalışan ağırbaşlı bir hakimdi.
13)Filistenler (les Philistins) aslen Filistin’de Musevilere düşman olan bir kavimdir. Fakat edebiyat müntesipleri ile sanatkârlar arasında zekâ ve nefis [güzel] sanatlar meselelerine kabiliyetleri olmadığı farz edilen kimselere de Filisten denir.
14)Armoni Birliği nam teşkilat, 1810’da bestekâr Carl Maria von Weber tarafından Darmstadt’ta tesis edilmiştir. Gittikçe meslek ve gayesini kaybeden bu birlikte, zamanın mecmualarında birkaç nüfuzlu musiki makamı propaganda edilir ve bu suretle muayyen iskemleler tahkim edilirdi. Bir müddet sonra Schumann Dâvutçularının hücum ve istihzasına maruz kalan bu Birlik dağılmak mecburiyetinde kalmıştır.