Paul Hindemith raporu
Temiz edildi:.
23.6.1935.
Pazar
İZMİR – Vaziyet
İzmir’de Ankara’ya nazaran [göre] daha az bir musiki hayatı teessüs edebilir [oluşabilir]. Böyle bir hayatın inkişafı [gelişmesi] yolunda her iki şehrin de malik [sahip] oldukları imkânlar mukayese edilirse [karşılaştırılırsa], Ankara’nın daha müsait bir vaziyette olduğu görülür. Hatta yalnız Orkestra ile Musiki Mektebi, inkişafa bir dereceye kadar müsait bir musiki hareketinin esasıdırlar. Bundan maada [başka], Hükümet makamatının [makamlarının] doğrudan doğruya orada olması keyfiyeti, ve bir de Devlet kudretinin o mahalle teksifi ile [yere yoğunlaştırılmasıyla] toplanan daha münevver [aydın] bir tabaka, Ankara’da inkişafa daha çok müsait bir vaziyet ihdas etmektedirler [oluşturmaktadır].
Buna rağmen Ankara’daki musiki ahvalinin [durumunun] bugüne kadar pek de sağlam olmayan bir vaziyet dahilinde bulunması keyfiyeti de inkâr edilemez. Musiki Mektebi ile Orkestra, vasi [geniş] halk tabakalarının sanat telâkkilerine [anlayışına] ve dolayısıyla halk musiki terbiyesine istinad eden [dayanan] yüksek bir musiki faaliyetinin mümessilidirler [temsilcisidirler]. O halde noksan [eksik] olan bu temelin Ankara’da tedricen [adım adım] telafi edilmesi icap etmektedir ki, bu hususta kat edilmesi icap eden yol, tekliflerimde gösterilecektir.
Bugün İzmir şehir ve vilayetinde sağlam esaslar vaz etmek [koymak] hususunda şerait [koşullar], Ankara’ya nazaran [göre] daha müsaittir. Her münbit [verimli] ve müreffeh [refah içindeki] memlekette olduğu gibi burada da halk, kültür faaliyetleri karşısında fevkalade müteyakkızdır [uyanıktır]. Aynı zamanda halkın tereddüt bile etmeden kendisini yeni hareketlere terk edeceği ve musiki terbiyesi işlerinin mutlaka icap ettirdiği veçhile [şekilde] bütün bu hareketlere bilfiil iştirak edeceği muhakkaktır. Beklenilmeyen ufak manileri şimdiki Vali hiç şüphesiz bertaraf edebilir. Mumaileyhin [adı geçen kişinin] memleket evlatlarını yetiştirmek hususunda bugüne kadar gösterdiği mesai şayanı hayrettir [şaşırtıcıdır]. Buna mukabil [karşılık] kendisine ibraz olunan [gösterilen] itimat ve sevginin, Bay Valiyi, musikinin tekâmülü [gelişmesi] yolunda da numunelik [örnek] müesseseler kurmak niyetinde aynı suretle muvaffak edeceği muhakkaktır [başarılı kılacağı kesindir].
İzmir’de mektep müfredat programlarında tesbit edilen musiki derslerinden maada [başka] (bu dersler de tabiatiyle aynen Ankara’daki noksanlarla malûldür [eksikliklerin acısını çekmektedir]). Halkın musiki terbiyesini gayeye ulaştıracak ufak teşebbüslerle karşılaştım. Fakat hakikatte bu teşebbüsler de gayrı kâfidir [yetersizdir]. Bu mesaiye iştirak edenler, lüzumu kadar olsun mebadi malumat ile mücehhez [temel bilgilerle donatılmış] değildirler. Bununla beraber bu yolda gösterilen çalışmak arzusu bile, artık mütehassıs [uzman] eller tarafından muntazam [düzgün] bir musiki kurumu faaliyetine derhal başlanılması lüzumuna kâfi bir delildir.
Burada bir çocuk korosu vardır. Takriben 60 çocuk kendi arzulariyle haftada iki defa toplanmaktadırlar. Yalnız, teganniye [şarkılara] daima armonionun refakat [eşlik] etmesi şayanı kabul [kabul edilebilir bir şey] değildir. Bu takdirde muganninin [şarkıcının] serbesti elde etmesi imkânsızdır. Bu meyanda [arada] kulak terbiyesine dair hiçbir şey olmadığı gibi, teganni tekniği dersi de yoktur. Burada da işe yaramayan talim eserlerinin bir kısmını, evvelce zikredilen [değinilen] ve zaruret karşısında Türkçe metinle ihzar edilen [hazırlanan] Avrupa şarkıları, diğer bir kısmını da koro tegannisi mualliminin besteleri teşkil etmektedir [oluşturmaktadır]. (Esasen koroyu bu muallim ihdas etmiş [kurmuş] ve sırf kendi arzusu ile kuvvetini ve zamanını bu işe hasretmiştir.)
Bundan maada [başka] İzmir’de musiki kurumu yolunda gösterilen azme nişane [işaret] olarak bir mandolin orkestrasının tesisi zikredilebilir ki, bu yolun çok mahdut [sınırlı] olan sanat imkânlarından dolayı, aynı teşekkülün münasip [uygun] kadro ile derhal bir heveskâr [amatör] orkestrasına kalbedileceği [dönüştürülebileceği] ümidindeyim. Ödemiş’de de fevkalade şayanı dikkat [dikkat çekici] olan askerî bir kıtanın tam bir bandosu bulunmaktadır.
İzmir için teklifler
İzmir’de ahvalin [durumun] büsbütün başka bir vaziyet arz etmesi [göstermesi], hiç olmazsa başlangıçta Ankara’ya nazaran [göre] ayrı bir kuruluş şeklini icap ettirmektedir. Burada her şeyden evvel halkı musikiye terbiye yolunda işe başlamalıdır. Böylelikle en tabii bir şekilde faaliyete geçilmiş olacağı gibi, pahalı denemelere mal olması muhtemel olan büyük ziyanlar da bertaraf edilmiş olur.
Bu takdirde tatbikat [uygulama], nazariyat [teori] ve tarih sahalarındaki yüksek tecrübesi ile, kendisinden beklenen her işte dürüst ve bilhassa halk musiki terbiyesine hakkiyle vakıf [tanıyan] Avrupalı bir musikişinasın [müzisyenin] angaje edilmesini tavsiye ederim. Bu zat evvelemirde [her şeyden önce] büyük ve muhtelit [karma] bir koro teşkil etmeli [oluşturmalı] ve bu koro ile muntazam bir surette çalışmalıdır. Bu meyanda vilayetin Maarif [Millî Eğitim] Müdürlüğü ile Fırka [Parti] Teşkilatı bu işte kendisine icap eden yardımda bulunmalıdırlar. Koronun yetişmesi yolunda evvela Türk halkı musikisinden istiane edilmesi [yardım alınması] ve sonraları klasik Avrupa koro musikisine doğru gidilmesi daha muvafıktır [uygundur]. Modern edebiyattan ise zamanla istifade etmek [yararlanma] imkânı vardır.
İcabında muhtelit [karma] koronun yanında bir erkek korosu ile bir kadın korosu da teşkil edilebilir.
Küçüklerin teganni [şarkı söyleme] terbiyeleri için bir çocuk korosu da tesis edilmelidir.
İzmir’de oturan Türk musikişinasları, bütün bu teşekküllerde yardımcı şef ve muganni [şarkıcı] olarak istihdam edilmeli ve vilayet dahilindeki musiki muallimleri de, daha iyi yetişmeleri için bu korolarda sık sık çalıştırılmalıdırlar. Avrupalı musikişinas, Türk meslek arkadaşlarını musikinin herhangi şubesinde yetiştirmek vazifesiyle mükelleftir [yükümlüdür]. Bu zate nezaret ve itiraz hakkı verilmeli ve bu hak tercihen vilayet dahilindeki tekmil [bütün] musiki işlerine de teşmil edilmelidir [kapsamalıdır]. Bu suretle bir musiki müfettişliği de ihdas edilmiş olacaktır.
Bu musikişinasın yegâne gayesi, bütün vilayeti yüksek bir musiki kültürüne ulaştırmaktadır. Bu zat İzmir’de yapılan tekmil [bütün] tesisatın [kuruluşun], vilayetin her tarafında yapılmasına da gayret etmelidir. Nihayet birkaç sene zarfında -İzmir’de tecrübe edilen numuneye göre- bir koro cemiyetine malik [sahip] olmayan hiçbir köy kalmamalıdır.
Bundan maada [başka] bu müfettişe, bir heveskâr [amatör] orkestrasının idaresi de verilmeli ve bu orkestrayı kendisi Avrupa tarzında tertib etmelidir [düzenlemelidir]. Bu orkestranın başlangıçta tam kadrolu bir senfoni orkestrası olamayacağı tabiidir. Hükümet, halkın musiki terbiyesinin istihdaf ettiği [hedef edindiği] gayeyi daima göz önünde tuttukça, böyle bir teşekkülden [kuruluştan] hiçbir zaman bir meslek orkestrasının muvaffakiyetlerini [başarılarını] beklememelidir. Bu orkestra ve koro konserleri, temsilî mahiyette [temsil niteliğinde] olan büyük sanat işleri değil, daha ziyade bilfiil iştirak edenleri [katılanları] memnun eden ve onlara gayret veren müsamereler [gösteriler] şeklinde olmalıdır. Bu mesai senelerden sonra semere verse bile, parlak konserlere götüren yolları aramağa gene kâfi zaman vardır. Hatta muvaffakiyetli [başarılı] bir meslek orkestrasının teşkili [kurulması] meselesine de ancak o zaman karar vermek imkânı hasıl olacaktır [doğacaktır]. Bu esnada evvelce de teklif ettiğim gibi, Ankara Orkestrası ile Oda Musikisi gruplarının yapacakları vilayet turneleriyle ve hatta -Türkiye’de gittikçe kemale [olgunluğa] erecek olan bir sanat hayatının, kendilerine memnuniyetle bir çalışma sahası bahşedeceği- ecnebi sanatkârların da faaliyetiyle, konser hayatının inkişaf edeceği [gelişeceği] muhakkaktır.
Aynı zamanda tedrisat işleriyle de tavzif edilmesi [görevlendirilmesi] icap eden müfettiş, bir nevi [tür] küçük musiki mektebi de tesis etmelidir. Bu mektebin esasen çok az olan ihtiyacatına tekabül etmek [ihtiyaçlarını karşılamak] üzere, evvelemirde [her şeyden önce] kuyruklu piyano ile duvar piyanosunu havi [bulunduran] bir ila iki oda, sınıf sıraları ve yazı tahtası kâfidir. Müfettiş başlangıçta dersleri yalnız olarak idare etmeli, sonraları genişleyen talebe miktarına göre başka muallimler de celb edilerek [getirtilerek], müsait [uygun] dershaneler ihzar edilmelidir [hazırlanmalıdır]. Bu takdirde nota ile musiki aletleri tedariki de zaruridir [sağlanması da gereklidir]. Bu mektebin tesisinde [kurulmasında], hatta başlangıçtan itibaren Ankara için hazırlanan plan dahilinde çalışılmalı ve bilhassa şef, Ankara ile sıkı teması daima muhafaza etmelidir. Bu şefin, İzmir için müfit malumat [yararlı bilgiler] toplamak üzere her sene dört hafta müddetle Ankara’ya gönderilmesi tavsiyeye şayandır [tavsiye edilir].
Bu zat, mektep musikisi tahsiline müsait olup, talim ve terbiyelerini Ankara’daki seminarda (Musiki Muallim Mektebi) ikmal etmeleri icap eden [tamamlamaları gereken] talebeleri bildirmeli ve bilhassa bazı yüksek istidatları [yetenekleri], İzmir’de elde ettikleri malumatı [bilgileri] tamamlamak üzere Ankara’daki Baş Müesseseye göndermeğe gayret etmelidir.
Bu işleri hakkiyle başaracak bir insan elde edilirse: Bu zat, benim gösterdiğim esaslar dahilinde kaldığı ve mahalli ahvale [duruma] hakkiyle vakıf olduğu [tanıdığı] takdirde, hükümetle birlikte çalışmak suretiyle halka icap eden musiki zevkini vermek hususunda hiç şüphesiz birçok yollar bulacaktır. Bu mütehassısa [uzmana] mükâfeten [ödül olarak] -maaşından maada [başka]- kendi şahsına müfid [yararlı] olacak sanat faaliyetlerinde bulunabilmesi ve böylelikle bizzat tekâmül edebilmesi [gelişmesi] imkânları da verilmelidir. Bu takdirde hususi dersler deruhde edebilmesi [üstlenebilmesi], bizzat konserler vermesi ve hatta kazanç imkânlarını tevsi etmesi [genişletmesi] yolunda kendisine hiçbir engel ihdas edilmemelidir [çıkarılmamalıdır].
İSTANBUL – Vaziyet ve teklifler
Evvelce de zikredildiği [değinildiği] gibi, yanlış bir vergi siyaseti İstanbul’da konser verme imkânlarına mani olmaktadır. Burada kendini dinletmek isteyen bir kimse, ya hiçbir şey tediye etmeyen [ödemeyen] halk kitlesiyle, yahut da hususi bir muhit [çevre] ile karşılaşmak mecburiyetindedir ki, her ikisi de kâfi derecede cazip değildir. Bundan dolayı, serbest müsabakalar [karşılaşmalar] yerine sırf dahile inhisar eden [içerisiyle sınırlı] naif bir musiki meşgalesi [uğraşı] kaim [geçerli] olmuştur ki, bunun tam ortasında da yegâne musiki müessesesi olan konservatuvar bulunmaktadır. Bu konservatuvar tamamiyle Avrupa’nın eskimiş konservatuvarlarına göre tesis edilmiştir. Esasen böyle müesseselerde, musikiye kısmen virtüozun öz malı, kısmen de müreffeh halka mahsus kibar bir bilgi nazariyle bakılmakta ve halkın musiki terbiyesi bakımından hemen hemen hiçbir şey yapılmamaktadır. İstanbul Konservatuvarında piyanistler ile diğer enstrümantalistler, tahsillerinin hitamında [sonunda] kendilerinden hiçbir suretle istifade edilemeyeceği [yararlanılamayacağı] muhakkak olduğu cihetle [kesin olduğundan], tamamiyle kayıtsız bir surette yetiştirilmektedirler. Muganni ve muganniyeler [erkek ve kadın şarkıcılar], sanki birçok Türk operaları ile musiki mekteplerinde kendilerine verilecek memuriyetlerden emin imişler gibi, bütün gayretleriyle çalışmaktadırlar. Asıl teessüfe şayan olan cihet [üzülünecek konu], bu mektepte de mevcut olan birçok müstait [yetenekli] talebelerin -boşuna işleyen tedrisat makinesinin hedefsizliği yüzünden- Türkiye’de ancak senelerden sonra umumileşebilecek bir musiki görüşü ile teçhiz edilmeleridir [donatılmalarıdır].
Ders materyeli muntazam değildir. Avrupa’nın en iyi usûllerine göre yapılan mükemmel dersler yanında, şikâyeti mucip [gerektiren] derslere de tesadüf ettim. Şehrin büyüklüğüne rağmen, musiki faaliyetinin küçük şehirlere has bir karakter arz etmesinden dolayı, bizzat Avrupa’da tahsil görmüş muallimler arasında bile hiçbir şevk ve rekabet mevcut değildir. Sanat hırsı ve gayreti kaybolmakta, daimi tekâmül [gelişme] arzusu sönmekte ve onun yerine şahsi hücumlar kaim [geçerli] olmaktadır.
Fakat bu müessesede yetiştirme sahasında elde edilen netice, talim heyetinin daha yüksek evsaf arz etmesi [nitelikler göstermesi] ve talebelerin ekseriyetle daha sağlam bir esasa malik [sahip] olmasından dolayı, Ankara’ya nazaran [göre] daha iyidir. Aynı zamanda burada nisbeten [görece] müstait [yetenekli] musikişinaslar yetiştirme imkânlarının mevcudiyeti, bu müessesenin, halkın musiki terbiyesi faaliyetine fazla bir deruhdei mesuliyetle iştirakini icap ettirmektedir [sorumluluk yüklenerek katılmasını gerektirmektedir]. Memleketin iki musiki mektebinin, muhtelif bakımlardan faal olması doğru bir şey değildir.
Bu itibarla İstanbul Konservatuvarının da, Ankara’da benim planlarıma göre kurulan mektebin takip edeceği esaslar dahilinde çalışacak bir müessese haline kalb edilmesini [dönüştürülmesini] teklif ederim.
Bundan maksat, bu yoldaki bütün talim ve terbiyeyi, halk musiki terbiyesinin icaplarına göre tanzimdir [düzenlemektir] ki, bu da Ankara’daki mektepte tecrübe edilecek olan esaslar dahilinde çalışmak üzere, mahir [usta] bir Avrupalı musikişinası müşavir [danışman] sıfatiyle celp etmek [getirtmek], ve aynı zamanda halk musikisi için de bir mütehassıs [uzman] angaje etmek suretiyle, kolayca temin edilebilir bir keyfiyettir [durumdur].
Yeni bir mektep inşası tasavvuru [tasarısı] mevcut olduğu takdirde, maksat ve gayeye tamamen kâfi bir binanın meydana gelmesi için, musikişinaslarla mimarın mutlaka birlikte çalışmaları lazımdır.
Maarif Vekâleti [Millî Eğitim Bakanlığı] ile birlikte tespit edilen seyahat tarikime [planıma] göre, İstanbul’a hasredecek yalız iki günüm kalmıştı. Bu müddet ancak yukarda zikredilen noktaları tespite [saptamaya] kâfi geldi. Halbuki bu kadar büyük bir şehrin musiki ahvalini [durumunu] tamamen tetkik [incelemek] için daha uzun bir zamana ihtiyaç hasıl olacağı pek tabiidir. Tam manasiyle bir tetkikin dahi esas itibariyle bundan daha başka bir netice vermesine imkân olmamakla beraber, bu tarzda bir tetkikin, nazarı dikkati calip [ilgi çekici] ve umumi kuruluş planına kolayca ithal [dahil] edilebilecek bazı enteresan teferruatın [ayrıntıların] da bulunması bakımından ehemmiyeti vardır.