
Paul Hindemith raporu
Temiz edildi.
23.6.1935
Pazar
Opera ........................................................................ | Sayfa 1 |
Konser – Teşkilat ........................................................ | “ 4 |
Mekteplerde musiki dersi ............................................. | “ 4 |
Halk musikisi .............................................................. | “ 5 |
Askerî musiki ............................................................. | “ 8 |
Musiki mektepleri ve musiki muallimleri......................... | “ 9 |
Basım işleri ............................................................... | “ 10 |
Konser salonu ............................................................ | “ 10 |
Radyo ........................................................................ | “ 11 |
Maniler ...................................................................... | “ 12 |
Opera binası
Ankara’da opera temsilleri yapılması icap ettiği takdirde (canlı bir musiki hayatı bu nevi [tür] bir sanat faaliyetinden müstağni [uzak] kalamayacağı cihetle), evvela müsait bir mahal [yer] temin etmek mecburiyeti vardır
Halk Evi sahnesi bu günki şekli ile katiyen kullanılabilir bir halde değildir. Burada ışıktan maada [dışında] tesisatın hiçbir kısmı, bir tiyatro sahnesinin hatta en basit ihtiyaçlarına bile tekabül etmemektedir [karşılamamaktadır]. Sahnenin ön kısmı çok küçük ve alçaktır. Ne yanları ve ne de arkası sahne hazırlıklarına müsait değildir. Arka ve yan sahneler noksandır [eksiktir]. Dekor deposu ile atölyeler tamamen gayrı kâfidir [yetersizdir]. Orkestra mahalli çok küçüktür.
1200-1500 kişi istiab edebilecek [sığabilecek] büyük bir tiyatro inşası ise, halkı şuurlu [bilinçli] bir musiki terbiyesi bakımından yetiştirmeğe ve böylelikle nihayet altı sene zarfında, devamlı bir temsil serisi için kâfi derecede büyük bir ziyaretçi kitlesini seferber edebilmeğe mütevakkıftır [bağlıdır]. Bu gibi sanat mahallerinin inşası, halkın musiki terbiyesinin inkişafı [gelişmesi] bakımından çok mühimdir. Bütün bu kuruluş normal bir şerait tahtında [koşullar içerisinde] cereyan ettiği takdirde, evvela orkestra faaliyetleri için bir konser salonuna ihtiyaç vardır. Tiyatro temsillerine gelince: bu takdirde Halk Evi sahnesini, üzerinde bütün tiyatro eserleriyle operaları oynayabilecek şekilde tadil etmek [değiştirmek] lazımdır.
Bu ameliye, Halk Evi tiyatrosunun esasen güzel olmayan geri kısmını tevsi etmek [genişletmek] suretiyle nisbeten sade, ucuz ve seri [çabuk] olarak yapılabilir. Bu hususta Bay Hami Ubaydin’in hazırladığı planları tavsiye ederim ki, bu planlar senelerce maksada kâfi bir tiyatro tesisine tamamen müsaittir. Bina bu planlara nazaran tevsi edildiği [genişletildiği] takdirde, ayrıca yangın söndürme tesisatı ile de ikmal edilmeli [donatılmalı] (halen sahne üzerinde vukua gelebilecek [çıkabilecek] yangınla mücadele için su ile dolu iki düzine kova mevcuttur!) ve orkestra mahalli, sağ ve sol zemin zaviyeleri [köşeleri] kaldırılmak suretiyle büyültülmelidir. Böylelikle ayrıca sekiz çalıcı için de yer kazanılacak ve büyüklüğü ile tesisatı bakımından, şimdiki tekmil [bütün] ihtiyaçlara kâfi bir tiyatro elde edilmiş olacaktır. Sahnenin teknik teçhizatı [donanımı] en iyi esaslara göre tertip edilebilir [düzenlenebilir]. Teklif edilen tekerlekli sahne yerine, tekerlekle kombine edilmiş döner sahne de yapmak mümkündür.
Bu tadilatın tercihe şayan [tercih edilir] olması, ilerdeki yeni binaya esas olabilecek bütün tecrübelerin şimdiden daha ufak bir bina dahilinde toplanabilmesindedir. Büyük bir kadro ile teknik tesisata, daima yeni dekor yapma zarureti ile kostümlere ve temsile müteallik [ilişkin] alât ve edevata olan ihtiyaçtan dolayı, çok yüksek bir yekûn gösteren ve Türkiye’de bugüne kadar hiçbir suretle tanınmamış olan temsil masraflarından mütevellit [kaynaklanan] hoşa gitmeyen emrivakiler [oldubittiler], bütün vesaiti [araçları] münasip fırsatlarda yavaş yavaş tedarik etmek [sağlamak] suretiyle bertaraf edilebilir [giderilebilir].
Halk Evinin ancak pek yüksek ihtiyaçlara kâfi gelemeyecek olan bu tadil edilen sahnesi, ilerde ayrıca bir opera binasının inşasiyle, ehemmiyetini kaybetmeyecektir. Bu takdirde bu bina musikisiz tiyatro temsillerine tahsis edilebilir.
Opera planı bu yaz tatbik edildiği takdirde, hatta sonbaharda bile Ankara’da opera temsilleri yapmak imkânı vardır. (Şimdiki Halk Evi sahnesinde “Karmen” gibi operaların temsil edilmeleri fikri üzerine yapılacak herhangi bir münakaşayı, bu gibi eserlerin Türkiye’de mevcut sanat ahval [durumları] ve münasebetiyle olan grotesk uygunsuzlukları dolayısıyla lüzumsuz addetmekteyim.)
Türkiye’de şimdilik kâfi derecede teganni [şan]solistleri bulunmadığından, opera için muganni [şancı] kadrosu tertibi müşkilatı mucip olacaktır [zorluk getirecektir]. Bu hususta ilk işe başlamak üzere mahir [usta] bir opera müdürü getirtilmeli ve bu zat birlikleri tertip ederek, bir senelik temsil programını evvelden tespit etmeli ve bunları bilahare [sonradan] sahneye vaz ettirmelidir [koydurmalıdır]. Bu takdirde başlangıçta birinci partiler için 6, daha küçük roller için de 4 adet muktedir [güçlü] muganni ve muganniye [erkek ve kadın şarkıcılar] kâfidir
Evvelce teklif edilen orkestra tarz ve tertibine nazaran [göre], bu iş için orkestra şefi ve orkestra mevcuttur. Fakat daimi bir temsil planı için, ayrıca ikinci bir orkestra şefi ile bir sahne ressamının, iki de koro repetitörünün getirtilmesi lazımdır. Bu hususta icap eden bilcümle [bütün] yardımcı anasırın [unsurların] da, sahnenin büyüklüğü ile mütenasip [uygun] bir surette temin edilmesi zaruridir.
Yüksek Musiki Mektebi talebesinin tiyatroda koro hizmetinde kullanılmaları fikrinden katiyen sarfınazar etmelidir [vazgeçilmelidir]. Bu takdirde ders aylarca ihmal edilecek, onun yerine gençler için hiçbir zaman tavsiyeye şayan olmayan [tavsiye edilmeyen] tiyatro havası kaim [geçerli] olacak ve henüz inkişaf etmemiş [gelişmemiş] olan sesler bu suretle bozulacaktır. Bundan dolayı henüz yarım yetişmiş olan bu insanların, ancak büyüklerin görebileceği işleri hakkiyle başarmalarına imkân olmaması ve hatta en yüksek sınıflarda bile işe yarar bas seslerinin bulunmaması dolayısıyla, tiyatronun bu zarardan kendine ufak bir istifade temin edebilmesine [yarar sağlamasına] imkân yoktur.
Bir opera tesisi, mutlaka bir opera korosu teşkilini [kurulmasını] icap ettirir. Bu ise bütün memleket dahilinde tabiaten iyi sesli olanları arayıp bulmak, onları Musiki Mektebinde koro mugannisi [şarkıcısı] mesleği için yetiştirmek suretiyle kolayca temin edilebilir. Bu muganniler birkaç aylık dersten sonra tiyatro hizmetini kolayca ifa edebilirler. Münferit [bireysel] ses partilerinin başına Avrupa’dan birer muganni getirtilmelidir. Opera korosu iş görebilecek bir hale gelinceye kadar ve aynı zamanda ilerde takviye edilebilmesi maksadiyle, evvela tiyatro heveskârlarından [heveslilerinden] mürekkep [oluşan] bir koro teşkil edilmelidir
Ancak bir gaye yolunda tanzim edilen bu opera faaliyetinin arızasız bir surette cereyan ettiği andan itibaren, yeni sahne unsurlarının yetiştirilmesi keyfiyeti düşünülebilir. Bu takdirde tiyatroya bağlı ve opera müdürünün idaresinde bir opera mektebine ihtiyaç vardır. Fakat opera talebeleri teganni [şan] derslerini Yüksek Musiki Mektebinde görebilirler. Dramatik ders ile diğer bütün tali [yardımcı] dersler ise, her nevi yardımcı vesaitten maada [başka] müptediler [yeni başlayanlar] için icap eden muhiti de ihtiva eden [çevreye sahip olan] mektepte tedris edilmelidir [öğretilmelidir].
Opera kadrosunun mühim bir kısmını da dansörler ve dansözler teşkil eder. Bidayette [başlangıçta] tiyatro işlerinin yanında, ayrıca da raks [dans] işlerini deruhte eden [üstlenen] ufak bir grup teşkili kâfidir. Fakat bundan maada [başka] tiyatroya bağlı olmak suretiyle, Rus sisteminde bir raks mektebi derhal tesis edilmeli ve burada Türk dans unsurları yetiştirilmelidirler.
Konser organizasyonu
Orkestranın vereceği senfoni konserleri ve orkestra azalarının (orkestra bahsine müracaat) tertip edecekleri oda musikisi akşamları yanında, bazı serbest sanatkârlar ile Musiki Cemiyetlerine de zamanla konser vermek fırsatı bahşedilmelidir [verilmelidir]. Bu takdirde Yüksek Musiki Mektebine bağlı bir nevi [tür] Konser Direksiyonu [yönetimi] ihdası [kurulması] tavsiyeye şayandır ki, bu direksiyon matlub olan [istenilen] tecrübeyi elde edip, ihtimal [belki de ] bütün vazaifini [görevlerini] ilerde hususi bir teşekküle [kuruluşa] devredinceye kadar, konser salonları bulmak ve konserleri hazırlamak hususuna tavassut [aracılık ] etmelidir.
Böyle bir Konser Organizasyonunun, bilhassa solistlerin ve oda musikisi birliklerinin muayyen [belirli] bir plan dahilinde bütün memleketi dolaşmalarını, şehirlerde konser vermelerini ve böylelikle musikiyi idrak [anlama] kabiliyetinin en uzak muhitlere [çevrelere] kadar sirayetini [yayılmasını] temin etmesi lazımdır. Bu takdirde Ankara’daki bir merkez tarafından idare edilmek üzere, Türkiye’nin büyükçe şehirlerinde musiki cemiyetleri tesisi [kurulması] bilhassa tavsiyeye şayandır [tavsiye edilir].
Mekteplerde musiki dersi
Mekteplerde halen musiki dersleri fena bir surette tedvir edilmektedir [yönetilmektedir]. Bu hal sırf musiki muallim mektebi tedrisatının esaslı bir plana istinad etmemesinden [dayanmamasından] ileri gelmektedir ki, bu yoldaki tekliflerimi de evvelce ait olduğu bahiste mufassalan [ayrıntılı olarak] serd etmiş idim [ortaya koymuştum].
Ankara’da muhtelif mekteplerin musiki saatlerinde Avrupa halk şarkıları işittim. Hatta bu meyanda tamamen budanmış opera aryaları ile operet parçaları ve 9uncu senfoninin primitif bir surette iki sesliye tahvil olunmuş [dönüştürülmüş] variyasyon temi bile vardı! Ben böyle yabancı mahsulâtın [eserlerin] memlekete zer’ini [öğretilmesini] doğru bulmuyorum. Bundan maada [başka] talebeler bu şarkıların yalnız ses ve form bakımından cereyan tarzlarını öğreniyorlar. Halbuki bir halk musikisinin kıymeti, sadece bırakmış olduğu tesirde değil, bilakis o musikinin halk, memleket ve zaman münasebetleri [ilişkileri] bakımından mugannide [şarkıcıda] uyandırdığı hislerdir. Bu ise talebede yabancı halk şarkılarıyla temin edilemez. O halde mektepler için şarkı materyeli [malzemesi], eski, sağlam Türk halk musikisinin ulu unsurlarından alınmalıdır. O halde kompozitörlere düşen en mühim vazife, koro tegannisinin ve sınıf derslerinin pek vasi [geniş] olan ihtiyaçlarına uyacak bir surette materyel bulmak, fakat o materyelin şeklini, muganninin kalbine hitab edecek bir surette muhafaza etmektir. Sayısız tecrübelerle bu gibi işlemelerin stilistik ve teknik tarafları aydınlandıktan sonra, devlet bir Halk Şarkıları Kitabı neşretmeli [yayımlamalı] ve bu kitap talebeyi en basit temrinlerden [alıştırmalardan], çok sesli cümlelere kadar götürmelidir. Böyle bir yardım vasıtasını temin etmeden, muntazam bir mektep musikisi tedrisatına katiyen imkân yoktur. Halk musiki terbiyesinin en mühim esası olan bu cihetin, mümkün olduğu kadar seri bir surette hazırlanması zaruridir.
Halk musikisi
Konserin, bütün musiki faaliyetlerinin hepsine tefevvük eden [hepsinden üstün olan] bir form olduğu ve musiki terbiyesinin de yalnız konser ile husule gelebileceği kanaatini artık Orta Avrupa’da her aklı selim [aklı başında insan] reddetmektedir.
Harpten sonra Avrupa’da konser hareketleri yıkıldı. Ortada iktisadi ve siyasi buhranlarla, yaşlı ve sanata vakıf nesillerin mahvı [sanatı tanıyan kuşakların yokolması], harbin sert mektebinde herhangi bir idrakten [anlayıştan] tabiatiyle uzak olarak büyüyen bir gençlik vardı. Şüphesiz bütün bunlar büyük ve deruni [derin] tahavvülü [değişimi] husule getiren [yaratan] zahiri [görünürdeki] birer sebep idiler. Fakat bunları doğuran en mühim amil [neden], senelerden beri konseri sırf musiki muhiplerine inhisar [müzikseverlerin tekelinde bırakan] hususi ve münferit [özel ve tek] dinleyici zümrelerinin yetişmiş olmasıdır.
Eğer halkı, önüne bir sürü musiki eserleri dizmek suretiyle, idrak ederek [anlayarak] dinleyebilecek ve böylelikle hakikaten mütelezziz olabilecek [zevk duyabilecek] bir hale getirmeğe imkân olsa idi, gramofon ve radyonun ihdasiyle [yaratılmasıyla] beraber parlak bir musiki devrinin de başlaması icap ederdi. Halbuki bunun yerine gürültü derecesine çıkan bir sürü manasız seslerle karşılaştık ki, eğer tabiate rücu [doğaya geri dönüş] yolu olan “musikiye bilfiil iştirake doğru terbiye” esasları vaktinde keşfedilmemiş olsaydı, bu sebepler nihayet bütün bir musiki hayatını tehlikeye ilka edebilirdi [atabilirdi]. Teganni [şarkı söylemek], insanlarda fıtraten [doğuştan] mevcut olan bir şeydir. Yalnız bunlar, insana musikiyi hakikaten idrak edebilmek kabiliyetini bahşederler.
Burada matlup olan [arzu edilen] esaslar ise: evvela bizzat teganni etmek ve çalmak, sonra da dinlemesini öğrenmektir.
Halk ne suretle teganni etmeğe ve çalmağa doğru terbiye edilebilir?
Bu hususta Almanya’da elde edilen tedris formlarını [öğretim şekillerini] Türkiye’de de kolayca tatbik etmeğe imkân vardır. Bu işe başlangıç olarak “Umumi Teganni Saatleri”ni zikredebiliriz [dile getirebiliriz]. Bu saatlerde tecrübeli bir şef, iştirak edenlerin kabiliyetlerine göre, ezbere, el işaretleriyle, yahut nota ile halk şarkıları veya hafif sanat şarkıları öğretebilir. Bu şarkılar, ses ve ifade bakımından kâfi bir mükemmeliyet elde edilinceye kadar, evvela küçük gruplara tek sesli olarak talim edilmelidirler [öğretilmelidirler]. Sonra hep birlikte teganni edebilecek bir hale gelinceye kadar, gruplar tedricen [adım adım] birleştirilebilir. Bu faaliyet arasında bazen şarkıların metin ve musiki bakımından izah edilmeleri de lazımdır.
Devamlı çalışmalar: Bu takdirde bir ikinci şarkı daha öğretilmelidir. Bu ise iki sesli basit bir şey olabilir. Aynı kimselerin iştirak ettiği [katıldığı] bir grupta kabiliyetin gittikçe yükseldiği görülür. Musikiye hiç vakıf olmayan [müzikten hiç anlamayan] bir kimsenin de iştirak edebileceği bu basit teganni saatlerinden başlayıp, oldukça güç olan kanon ve çoksesli teganni saatlerine varıncaya kadar, geçilmesi icap eden birçok basamaklar vardır.
Bu mesai Ankara’da Avrupalı bir mütehassıssa [uzmana] verilmelidir. Şimdiye kadar bu gibi teşekküllere devama amade [hazır] bir halk yoktur. Fakat Fırka [Parti], bu hususta halkı kolayca tahrik edebilir [özendirebilir]. Halk bu gibi teşekküllerin ehemmiyeti hakkında tenvir edildiği [aydınlatıldığı] takdirde, bütün bu mesaiye anladığı nisbette [ölçüde] severek iştirak edecektir. Hele şefin bu yolda halkı tehyiç edebilmesi [coşturması] kadar mühim bir şey olamaz. Fakat şefin en büyük derdi, teganni için materyel intihabıdır [malzeme seçimidir]. Materyel menşe itibariyle Türkçe olmalıdır. Fakat burada, koro tegannisi ile, yepyeni bir maksada tamamen uyması icap eden bir formu bulmak kolay bir iş değildir. Belki bidayetteki [başlangıçtaki] isabetsizlik ve muvaffakiyetsizlikler, mesaiyi aylarca sekteye [kesintiye] uğratacaktır. Fakat burada bütün mesaiye iştirak edenlerin, sabır, mütemadi [sürekli] deneme arzusu ve hüsnüniyetle [iyi niyetle] meşbu [dolu] olmaları şarttır.
Bütün bu mesaide matlub [arzu edilen] bir form elde edildiği takdirde, diğer şehirlerde de aynen Ankara’da yapılan tecrübelere nazaran [göre] teganni saatleri tanzim edilebilir. Bu işin idaresini, Yüksek Musiki Mektebinin hususiyle [özel olarak] bu yolda yetiştirilen ve Ankara’daki “Umumi Teganni Saatleri”nde kâfi bir tecrübe elde etmiş olan talebeleri deruhte etmelidirler [üstlenmelidirler].
Halk ancak “Umumi Teganni Saatleri”nde hazırlanacak zemin üzerinde devamlı bir surette yetişecektir. Bundan maada [başka] daimi Koro Cemiyetleri ve Heveskâr [amatör] Orkestraları tesis edilmeli ve Halk Musiki Mektepleri ile Serbest Kurslar da açılmalıdır. Bu suretle sağlam bir temel atıldıktan sonra, mesaide terakki [ilerleme], sırf yetişenlerin sebat, hüsnüniyet ve müzikal kanaatlerine bağlıdır. Şu şartla ki, Fırka [Parti] bunlara en büyük manileri bertaraf etmiş ve böyle yepyeni teşebbüslerde her zamankinden daha çok ve daha muzir olabilen birtakım anlayışsız münekkitlere [eleştiricilere] karşı bunların sırtlarını takviye etmiş olsun.
Askerî musiki
Almanya’da halkın senfoni konserleriyle az temasta bulunan kısmının musiki kültürünü, her şeyden evvel Askerî Bandolar temin eder. Bu bandolar, birçok eserleri kendi bünyelerine göre popüler bir surette tertip edenlerle birlikte, halka klasik musikiyi tanıtmak hususuna tavassut [aracılık] ederler. Fakat Türkiye’de, kıtalardan kur’a suretiyle daimi mızıka efradı temin etmeğe ve bunları uzun seneler hizmetten sonra memur yapmağa imkân olmaması dolayısıyla, alaylardaki Türk bandoları bu gibi maksatlara kâfi gelemeyeceğinden, Cumhur Reisliği Numune Bandosuna fazla miktarda umumi konserler verdirilmesi icap eder.
Halen çok iyi bir vaziyette olan bu askerî bando, halkın musiki terbiyesi için muntazam bir plan dahilinde kullanıldığı takdirde, Ankara şehri, müzikal kuruma esas olan mühim bir musiki unsuruna malik [sahip] olacaktır. Bu ise ancak programı bütün mevsim için evvelden tespit etmek suretiyle sık sık abonman konserleri vermek ve bir de memleketin diğer şehirlerine konser seyahatleri tertip etmekle mümkündür. Halen Cumhur Reisliği Bandosu maalesef pek tehlikeli bir vaziyettedir. İnkişafı [gelişmesi] yolunda himmet [yardım] edilmediği takdirde, bugün mevcut olan musikişinaslardan [müzisyenlerden] sonra söneceği muhakkaktır. Yeni teessüs edecek [kurulacak] olan musiki mektebinin gayretiyle az zamanda, kısmen bu bandoya daimi aza olabilecek, kısmen de -ilerde askerî musiki sahasında yapılacak yüksek faaliyetlere hazırlık olmak üzere- gene bu bandoda staj yapacak genç musikişinaslar yetiştirmek imkânı vardır.
Musiki mektepleri ve musiki muallimleri
Bu planlarda talep edilen şeylerin yalnız bir kısmı tatbik edilse [uygulansa] bile, musiki hayatında derhal bariz [belirgin] bir hareket görüleceği muhakkaktır. Bu takdirde musiki dersine olan ihtiyaç tedricen fazlalaşacağından, yalnız Ankara’daki Yüksek Musiki Mektebi artık bu işe kâfi gelmeyecektir. Bundan dolayı vilayetlerde de, Ankara’daki mektebin şubeleri olmak ve onun idaresi altında çalışmak üzere, musiki mektepleri tesisine lüzum hasıl olacaktır [kurulmasına gerek duyulacaktır]. O vakit bu müesseseler arasında muallim mübadele [değiş tokuş ] etmek ve ilerlemiş talebelere kurslar açmak imkânı da vardır. Metodlar Ankara’daki metodların aynı olmalı ve Ankara’daki baş müessesenin daimi takayyüdü ile [özen göstermesiyle], şubelerin tedrisatında vukua gelebilecek [oluşabilecek] ihmal ve teseyyübün [tembelliğin] önüne geçilmelidir.
Herhangi bir sebeple böyle bir teşkilat yapmağa imkân olmadığı takdirde, vilayetlerdeki musiki mektepleri hiç olmazsa Ankara’da tesis edilecek mektebin planlarına göre açılmalı ve Ankara’daki müesseseye, vilayet mekteplerine nezaret edebilmek [bakmak] hakkı verilmelidir.
Burada tabı [basım] işleri, evvela yalnız otografik ve fotoşimik bir surette de temin edilebilir. Bu takdirde lazım olan aletler Ankara’da mevcuttur. İlerde musiki hayatı tam manasiyle tekâmül ettikçe [geliştikçe], fazla masrafı icap ettiren ve yalnız daimi ihtiyaçlar karşısında kâr temin edebilen bir Hâk Matbaasına [besımevine] lüzum hasıl olacaktır.
Konser salonu
Büyütülen ve ıslah edilen orkestranın yüksek muvaffakiyetiyle [başarısıyla], senfoni konserleri içtimai bir vakıa [sosyal bir olay] ve sanat hadisesi olduğu andan itibaren (bu meyanda her şeyden evvel şimdiye kadar mutad [alışılmış] olan davetiyeli konser şekli kaldırılmalıdır), bütün bu hareketlere layık bir mahal tedariki zaruridir [yer sağlanması gereklidir].
Musiki Mektebinin güzel salonu, oda musikisi konserleri için ideal bir yer olmakla beraber, ufaklığından dolayı orkestra konserlerine müsait değildir. O halde dinleyicilerin kulaklarını gürültü ile tahrip etmeyip, musiki ile terbiye etmek matlub [arzu ediliyor] ise, bu salondan orkestra konserlerinin mutlaka uzaklaştırılması lazımdır.
Musiki Muallim Mektebinde verilen senfoni konserlerini Halk Evinde yapmak mümkün olmakla beraber, bu salon dahi devamlı bir konser salonu olmağa müsait değildir. Burada akustik iyi olmayıp, sahneli binalara göre yapılan tertibat ise, bir konser salonunun ihtiyaçlarına hakkıyla tekabül etmemektedir [karşılamamaktadır].
Ancak yeniden inşa edilen bir konser salonu çok yüklü bir orkestranın seda bakımından icap ettirdiği esaslara müsait olacağı gibi, sayısız bir dinleyici kitlesinin ihtiyaçlarını da tamamen tatmin edebilecektir. Bu salon takriben 1500 kişiyi oturtacak yeri havi [sahip] olmalı, sahnesi (podium) ise kâfi derecede büyük ve kademeli olarak yapılmalıdır. Böyle bir salonun planında, ilerdeki büyük bir konser orgu inşasını da (oratorium temsillerinde mutlaka ihtiyaç vardır) ehemmiyetle nazarı itibare [göz önüne] almak lazımdır. Bu salon aynı zamanda siyasi ve spora ait büyük toplantılara da müsait olacaktır. O halde salonun birçok işlere yaramasından dolayı, tesisatın masrafını vaktinde telafi edebileceğinden, binanın pek tabii olarak süratle yapılması icap etmektedir.
Radyo
Bu plan dahilinde, müstakbel Türk Radyosu musiki kısmının mesai tarzı hakkında müessir [etkili] teklifler yapmağa imkân yoktur. Aynı zamanda gayet şümullü [kapsamlı] ve gayrı mahdut [sınırsız] olan bu saha, geniş ve hususi bir faaliyet şeklinde tezahür etmektedir [ortaya çıkmaktadır]. Bundan maada [başka] Radyonun inşasına ne miktar para tahsis edileceğine, inşaata ne zaman başlanacağına ve İstasyonun teknik tesisatı ile işletme ve dinleyici organizasyonlarına ne şekil verileceğine dair şimdiye kadar bir şey de tespit edilmiş değildir.
Bu esaslar bilinmeden yapılacak tekliflerin hiçbir kıymeti yoktur. Buradaki musiki faaliyetleri, Radyo programının yalnız bir kısmını işgal edecektir. Bundan dolayı Radyo Musiki Şubesinin mesaisini gösterecek esasların, ilerde Radyo için vücuda getirilecek olan umumi bir kuruluş planının çerçevesi dahilinde tespit edilmesi lazımdır.
Radyonun, müspet menfi [olumlu ya da olumsuz] fevkalade büyük tesir [etki] imkânları arz etmesi [göstermesi] ve halkın musiki terbiyesi için büyük ehemmiyeti haiz [sahip] olması dolayısıyla, devletin buradaki musiki kısmının idaresini, daha başlangıçta, musikiye kâfi derecede vakıf [hakim] olan, radyo tekniğinden kâfi derecede anlayan ve bütün mesaisini devletin musiki terbiyesi işleriyle telif edebilen, itimada şayan [güvenilir] bir zata tevdi etmesi [vermesi] lazımdır.
Maniler
Hükümet, her nevi [tür] hususi teşebbüsleri boğan ve umumun servetiyle himaye gören [halkın parasıyla korunan] musiki faaliyetine ağır vergiler tahmil eden [yükleyen] emirler verdikçe, musiki hayatı yaratmak hususunda gösterdiği faaliyetten hiçbir muvaffakiyet [başarı] beklememelidir.
Nota ile musiki aletlerine o derece fazla gümrük resmi konmuştur ki, bunların memlekete ithaline artık imkân kalmamıştır. Şimdilik Türkiye’nin yüksek evsafta [nitelikte] piyanolarla sair [öteki] musiki aletleri imaline [yapımına] ve icap eden klasik edebiyatın ise burada yeniden tabına [basılmasına] imkân olmadığından, bunların Avrupa’dan ithali zaruridir. Notasız ve aletsiz bir musiki hareketi tasavvur bile edilemez. Gümrük resimleri, musiki ile meşgul olanlara ihtiyaçlarını temin imkânını verecek derecede indirilmelidir. Tedrisata müteallik [öğretime dönük] eserler ve bu meyanda bizzat hükümet tarafından vücuda getirilen ders eserleri tamamiyle rüsum harici [vergi dışında] tutulmalıdır. Bundan maada [başka] Maliye Vekâletinin [bakanlığının], ders vesaitini [araçlarını] temin maksadiyle Maarif Vekâletine [Millî Eğitim Bakanlığına] 10,000 lira tahsis etmesi ve Maarifin bu miktardan 4,000 lirasını gümrük rüsumu [vergisi] olarak tekrar iade etmesi gibi vaziyetlere de evvelce cevaz [izin] verilmemesi lazım gelirdi. Böyle önüne geçilemeyen şekilperestliklerle [şekilciliklerle], mübrem ve müstacel [çok gerekli ve ivedi] vesaitin [araçların] daima teehhür edeceği [gecikeceği] ve bu gibi gümrük muamelâtının [muamelelerinin], memlekete musiki aletleri tedariki bakımından hiçbir zaman müfit [yararlı] olamayacağı muhakkaktır. Bu suretle Devlet gençliğin yetişmesine mani olmakta ve dolayısıyla kendine zarar iras etmektedir [vermektedir].
Fakat bundan daha muzir [kötü] olan diğer bir şey vardır: o da konserlerin pek yüksek rüsuma [vergiye] tabi olmasıdır (hasılatın % 80’i!) Nitekim dünyada görülmemiş olan bu mikyas, İstanbul’da ikamet eden ve konser faaliyetleri ibraz etmek [gerçekleştirmek] isteyen birçok Türk ve ecnebi sanatkârların artık hiçbir konser verememelerini mucip olmuştur [gerektirmiştir]. Zannıma göre bu derece gayrı makul [akla yatkın olmayan] bir verginin tespiti, mümkün olduğu kadar fazla para celbetmek mülâhazasından [toplama düşüncesinden] ileri gelmektedir ki, konser hareketlerini boğmaktan başka bir şey olmayan bu fikir, inkılap azmine tamamen muhaliftir. Esasen bunu böyle hesap etmek doğru değildir. Çünkü para tahsiline [toplanmasına] asıl mani olan şey, konserlerin kalkmasıdır. Halbuki münasip bir had dahilinde tespit edilen rüsum ile, konser faaliyetlerine engel olmadıktan maada, şayanı dikkat [dikkat çekici] bir yekûn da elde etmek imkânı vardır.
Hiç kimse Maliye Vekâleti için konser veremeyeceğinden, gitgide sahneye çıkmak hevesi zail [yok] olacak ve musikişinaslar önlerine yığılan bir sürü müşkilat [zorluk] karşısında çalışma zevkini tamamiyle kaybedeceklerdir. Esasen bu hal karşısında hiçbir yüksek sanatkâr da memlekette kalmak arzusunda değildir. Vaziyet böyle kaldıkça herhangi bir musiki kültürü mevzuubahis [söz konusu] bile olamaz.