Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

ESERLERİMAKALELER

Bu belgeyi Word Dökümanı Olarak İndirebilirsiniz!

Radyo Dergisi
Haziran 1947
Sayı: 66

HECTOR BERLIOZ
VE MEKTUPLARI

Cevat Memduh ALTAR

 

            Berlioz, birçok sanat büyükleri gibi, mesleğine gösterdiği ilgiyi, ailesine ve muhitine de gösteren bir sanat adamıydı. Sanatkârım ilk önce Almanya’da neşredilen (1830) ve kendisinin Almanya’da konser idare ettiği bir zamana tesadüf eden mektupları bize ancak  yüksek ruhlu bir sanat adamından beklenen büyüklüğü göstermektedir. Berlioz, bu mektupların hemen çoğunu, vilayetlerin birinde bir noterle evli olan kız kardeşine yazmıştı. 1830 yılında meydana çıkarılan bu üç mektupta sanatkârın devamlı olarak bahis konusu ettiği eşi Henriette, 1827 yılında Paris’te temsiller vermiş olan bir İngiliz tiyatro trupunda çalışmış ve Ophelia rolünü oynamıştı. Berlioz daha ilk karşılaşmada, bu genç kadının rollerinde gösterdiği başarıya hayran kaldı ve ona bütün kalbiyle bağlandı. Bizzat Berlioz hatıralarında zamanında başta taşınan bu İrlandalı kadına delicesine âşık olduğundan bahsetmektedir. Ne çare ki sanatkârın genç ve güzel Henriette’e yaptığı evlenme teklifleri her seferinde reddedildi; nihayet sanatkâr, sırf kendi gönül macerasını anlatmak bahanesiyle meydana getirmiş olduğu Senfoni Fantastik adlı eserinde, kendini yiyip bitiren bu manevi işkenceye plastik bir vuzuh [açıklık] verdiğine inandı. Eser ilk olarak 1830 yılında Paris’te çalındı.

            Bir aralık Berlioz’un maruz kaldığı can sıkıcı bir hadise, onu kısa bir zaman için sevgilisi Henriette Smithson’dan uzaklaştırdı. Bir müddet sonra sanatkâr devrin tanınmış piyanisti genç ve güzel Camilla ile tanıştığı anda, Henriette’e olan sevgisini karşılayacak yeni bir arkadaşla baş başa olduğunu zannetti. Hattâ Berlioz 1832 yılında bu genç kızla nişanlandı, fakat 3 yıl müddetle Roma Mükâfatı’nı kazanan Berlioz, Camilla’yı çok sevdiği için Roma’ya gitmek istemediği halde, Roma’da geçen ilk 2 yıl, sanatkârın güzel Camilla’ya olan sevgisini öldürmeye kâfi geldi. Berlioz 1832 yılında Paris’e döndü.

            Günün birinde Senfoni Fantastik’i bizzat idare ediyordu. Sanatkâr, bu konserin dinleyicileri arasında gizlice yer almış olan Henriette’i konserden sonra görünce, ruhen gene sarsıldı. Fakat son iki yıl Henriette’i de bir hayli değiştirmişti. Bu arada genç kadın, bir tiyatro trupunu bizzat idare etmeye heves etmiş, bu işi istediği gibi başaramamış, bazı can sıkıcı skandallar de olmuştu. Ne çare ki Senfoni Fantastik gibi bir eseri Berlioz’un idaresi altında dinlemek, binbir dert ve ıstırap içinde kıvranan Henriette’in ruhunda büyük bir değişiklik yapmış ve genç kadının Berlioz’a sımsıkı bağlanmasını mucip olmuştu. Hattâ Henriette Senfoni Fantastik’i ancak bu seferki dinleyişinde iyice anlayabildiğini ve Berlioz ‘un kendisine olan büyük aşkını ancak bu sefer sezebilmiş olduğunu itiraf etti. Nihayet aynı yıl içinde aralarında her bakımdan bir anlaşma imkânı elde edilmiş oldu.

            Berlioz 1833’de Henriette ile evlenmiş, hattâ büyük üstat Franz Liszt bu evlenmede şahit olarak bulunmuştu. Ne yazık ki, aradan çok zaman geçmeden, hastalık, parasızlık, kıskançlık nevinden sevimsiz haller birbirini kovalamaya başladı. Hattâ Henriette bizzat rol aldığı temsillerin birinde halkın alâkasızlığı ile karşılaştı. Bu hale çok üzülen genç kadın sahneye ebediyyen veda etti ve hayatını çok sevdiği Berlioz’un gelişmesi idealine hasretti. 1834 yılında bu sanatkâr çiftin bir oğulları dünyaya geldi. Fakat zamanla aralarında baş gösteren geçimsizlik tahammül edilmez bir hal almaya başlamıştı. Nihayet 1842’de ayrıldılar. Birkaç yıl içinde hastalanan, günün birinde konuşamaz bir hale gelen zavallı Henriette, 3 Mart 1850’de öldü.

            Bir müddet sonra Berlioz, Marie Recio adlı bir kadınla evlendi. Tam bir bahtsızlık içinde geçen bu evlilik de, Recio’nun 1862’de ölmesiyle sona erdi. Ne yazık ki, felaketin en büyüğü 1867’de baş gösterdi ve Berlioz’un okyanuslarda kaptanlık eden biricik oğlu Louis şiddetli bir hummadan sonra hayata gözlerini kapadı. Bedbaht Berlioz da 8 Mart 1869’da öldü ve 66 yıl süren bir işkence de bu suretle nihayete ermiş oldu.

            19. yüzyılın müzik sanatına yıllarca hükmetmiş olan Berlioz’un, 1843’te bir zamanlar başta başınmış olan güzel Henriette’in kocasından ayrıldıktan sonra feci bir akıbetle boğuştuğu sıralarda, Hanover’den kız kardeşine yazdığı bir mektup gözden geçirilecek olursa, sanatkârın o tarihlerdeki ruh durumu derhal anlaşılır. Şimdi bu mektubu başından sonuna kadar gözden geçirelim:

“Hanover, 17 Kasım 1853

            Sevgili kardeşim!
            Braunschweig’da ve burada verdiğim dört konser bana büyük başarılar sağlayan dört zafer akşamı idi.
             Braunschweig –Burada benim şerefime bir ziyafet verildi. Bu ziyafette bütün sanatkârlar, bütün edipler de bulunuyordu; bana altın, gümüş ve Seylan taşından yapılmış bir şef değneği hediye ettiler. Burada yetimlerle sanatkârları himaye için bir müessese kuruldu. Ve idare ettiğim konserlerden birinin geliri bu müesseseye terk edildiği için, bu kurula Berlioz Vakfı adını verdiler. Bir Pazar günü umumi bahçelerden birinde dolaşırken, halk tarafından şiddetle alkışlandım ve bir askerî bando beni görünce fanfarla selamladı. Velhasıl bütün şehir şiddetli bir müzik ihtirasıyla yanıp tutuşuyor.
            Burası da (Hanover) bana karşı aynı heyecanı gösterdi; şu farkla ki, burada bu heyecanı ben ilk olarak görüyordum, çünkü on bir sene önce buraya geldiğim vakit, halkı ve sanatkârları oldukça soğuk bulmuştum. Onun için, Hanover’de her şey değişmiş buldum. Buraya geldiğimin ikinci akşamı karşılaştığım alkışla mukayese edilebilecek bir alkışı hayatımda hatırlayamıyorum. Partisyonumu çelenkle süslediler, konser bittikten sonra, bağırarak tepinerek beni gene sahneye çağırdılar. Bu işe en çok bizim sefir şaştı. Sefir bana şöyle söyledi; “Siz ölüyü dirilttiniz! Çünkü Hanoverliler tanıdığım milletlerin en soğuğudur; burada yılda iki defa olsun alkış işitilmez!
            Beni takdir edenlerin en başında Kral vardı. Kral da, Kraliçe de bütün konserlere geldiler. Kral son temsilde, Kral Lear’in uvertürünü dinledikten sonra, gene birçok şeyler söylemek üzere beni yanına çağırttı… birçok şeyler diyorum… çünkü daha birkaç gün evvel beni çağırtmış ve iltifata boğmuştu.
            Kral sözlerine şunu da ilave etti: “Hem siz öylesine idare ediyorsunuz ki, ben sizi göremiyorum ama yaptıklarınızı hissediyorum”. Böyle bir dinleyiciye malik olmak saadeti beni çok sevindirdi. Sonra Kral sözlerine şöyle devam etti: “Evet, ben Tanrıya yine şükretmeliyim, o bana kaybettiğim şeyleri telafi için, musikiyi sevme zevkini verdi”.
            Zavallı genç Kral, 15 yıldır körmüş, iki kaza geçirmiş ve iki gözü de arka arkaya bu kazalara kurban gitmiş. Sokağa çıktığı zaman, Kraliçe âdeta onun Antigone’u oluyor. Sen onu evvelki gün locasında bütün heyecanıyla müzik dinlerken görmeliydin… Tabii yaverleri, maiyeti, müzikten hiçbir şey anlamadıkları halde, sanki anlarmış gibi hep Kral’ı taklit ediyorlar. Eğer biraz fazla para kazanabilmek için bir iki ay daha şurada burada dolaşmaya vaktim olsa idi, bugüne kadar temin ettiğim kazancın yarısıyla iktifa ederdim. Fakat Aralık sonunda mutlaka Paris’e dönmek mecburiyetindeyim. Onun için Camille’e benim ricalarımı söyle, Kasım maaşımı göndermesin, sonra Ocak maaşımı da beraber gönderir.
            Tekrar görüşelim sevgili, canım kardeşim, kocanın ellerini sıkarım, seni de yeğenlerimi de hararetle öperim. Amcama benden bahset ve sıhhati hakkında bana malûmat ver. 8 Aralığa kadar post restant olarak Leipzig’e mektup yazabilirsin.
            Hector Berlioz”

            Sanatkârın birçok mektuplarında olduğu gibi, bu mektubu da gösteriyor ki, 19. yüzyılın ortalarına kadar milletlerarası bir yaratma atmosferi içinde gelişen, olgunlaşan Berlioz, hayatı boyunca yalnız ıstırapla karşılaşmış, fakat onun ıstıraplarını her seferinde dindiren, onu devamlı bir başarının sırrına ulaştıran şey yalnız sanatı olmuştur.