Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

RADYO

Ankara Radyosu
24 Aralık 1944, Pazar
Saat: 10.00-11.00
ve
5 Ağustos 1945, Pazar tekrarlandı

ROMANTİZME GİRERKEN FELIX MENDELSSOHN (1809-1847)

Sayın dinleyenlerim, sanat dünyasına göz açan her insan gördüğü manzaraların güzelliği karşısında mest olur. Bu âlemin her yerini gezmek, her meyvesini tatmak, her çiçeğini koklamak ister, ama bu dünya ancak kendisine yaklaşabilene esrarını açar. Onun içindir ki bu sessiz dünyanın izlenimlerini bizlere nakleden sanatkâr, kendine özgü üslûp zarafeti içinde, lisanı, rengi, sesi, ritmi veya maddeyi dile getirir. Kimi kaleme, kimi sese, kimi söze bağlanır. Fakat hangi şekilde olursa olsun ortaya çıkan şey, ancak insan denilen yaratığın düşünce kudretinden fışkıran eşsiz ifadedir. Bu ifade bizi sanat âleminin kendi kendimize göremeyeceğimiz, ayağımızla ulaşamayacağımız ama hissedeceğimiz bir diyarına götürür, ancak böyle bir âleme olan yakınlığımız derecesinde kendimizi bu diyarda mutlu hissederiz.

Sayın dinleyenlerim, bu uçsuz bucaksız güzelliğin zaman kavramı içinde yaşadığı yaratma devreleri vardır: bu âlemin de bir başlangıcı, bir ilkçağı, bir ortaçağı, bir yeni zamanları, hattâ halen devam eden ve edecek olan bir son zamanları vardır. İnsanoğlunun günlük hayat kavgasına paralel olarak yürüyen bu güzel işlerle uğraşmak da hiç şüphesiz genel tarihin seyrinden başka bir şey değildir. Onun içindir ki insanlık tarihinin hangi zamanına tesadüf ederse etsin, sırf malzeme bakımından ayrılıklar gösteren, birbirine az çok benzeyen hususlar içinde gelişen sanat eserlerini ancak yaşadığı devrin karakterlerini belirten adlarla anarız. Bu nedenle ressam, heykeltıraş, mimar, müzisyen türünden insanlarla karşılaşırız. Bu hayrete değer adamları etnik devir, Rönesans devri, klasik devir veya romantizm diye adlandırılan devreler içinde ele alırız.

İşte sayın dinleyenlerim, sizlere hayalen canlandırmaya çalıştığım güzellik âleminin Romantik devir diye vasıflandırılan bir çağını insanlığa ilk olarak açan, yani kanundan, şekilden alabildiğine kaçarak şiir yoluyla, hayal yoluyla insanla bağlantı arayan sanat büyüklerinden biri de, 19. yüzyıl yaratışları içinde adı sık sık duyulan Mendelssohn’dur. Bu tanınmış sanat adamı, Romantik alanın ileri gelen üstatlarından biridir. Bu kişinin Orta Avrupa ekolünü Romantizm’e bağlayanlar arasında önemli bir yeri vardır, ancak ekol yaratan bir sanatçı olmaktan çok, büyük bir fikir adamı, gayretli bir organizatör olan Mendenssohn’un eserlerinde lirizmin bütün inceliklerine rastlamak mümkündür. Bununa beraber Mendelssohn, Beethoven’ler, Wagner’ler çapında bir devrimci değildir, ama 19. yüzyıl sanat adamları arasında yer alan bu kişi, tükenmez çabasıyla, geniş kültürüyle, Romantik düşüncenin bir an önce doğmasını, olgunlaşmasını sağlamıştır. Hattâ 1847 yılında Leipzig’de tam 36 yaşında hayata gözlerini yummuş olan Mendelssohn’un yarattığı Romantizm, günün birinde başka üstatların elinde kültür tarihine önemli örneklerini vermiştir.

Öte yandan sanat alanında Beethoven’le başlayan sosyal kalkınma, Mendelssohn, Schumann, Liszt gibi üstatlar elinde düşün dünyasıyla da bağdaşma imkânını elde etmiştir. Gerçekten de her sanat adamında olduğu gibi müzisyenin de düşün dünyasının bütün kaynaklarından faydalanması lazım geleceği prensibi ilk olarak Mendelssohn tarafından ortaya atılmış oluyordu. O kadar ki Beethoven gibi Mendelssohn da eserlerinde de felsefe ve düşünceler tarihine, gerçeklere, edebî duyuşlara manevi ölçüde geniş yer verdi. Nihayet sanat adamları da yaratmalarında başarılı olmak için aydınlanmak zorunda olduklarına inandılar. İşte böylelikle 19. yüzyılın ortalarına doğru Mendelssohn da üniversite kariyerine girdi. Meselâ Schumann da idealine ulaşmak için felsefe doktorası yapmak ihtiyacını hissetti ve bu arzusunda başarılı oldu. Wagner hukuk mesleğine başvurmak zorunda kaldı. Sonunda müzik mesleği için de akademik bir yetişme gerekliliği baş göstermiş oldu. Üniversitelerde Felsefe Fakültelerine bağlı Müzik Enstitüleri açıldı. Müzik tarihi, müzik estetiği, müzik edebiyatı kürsüleri kuruldu. Bir yandan mesleğinin uygulaması ile kompozisyon yasa ve kurallarıyla uğraşan besteci ya da güçlü bir icra tekniğine ulaşmak isteyen virtüoz, öte yandan düşünce yoluyla mesleğinin düşünsel içeriğini incelemeye koyuldu.

İşte sayın dinleyenlerim, müzik sanatının, müzik âleminin bugün akademik bir meslek haline gelmesine önayak olan fikir adamlarından biri, belki de birincisi Mendelssohn’dur. Mendelssohn, sanatının hemen her türünde eser yaratmak gayretini göstermiş, meselâ sonat, senfoni, oda müziği türünden yaratıların en güzellerini meydana getirmek konusunda başarı göstermiştir. Ancak Romantizm’in şarkı edebiyatına ilk eserlerini de vermiş olan Mendelssohn, müzik yaratıları arasında başka bir alan olan opera sanatına boş yere bağlantı arayıp durmuştur. Ne gariptir ki eserlerinde hayal yoluyla mutlak bir ifade sistemine bağlanmış, bu sistemin Bach gibi büyük bir rehberine bağlantı kurmayı aramış olan Mendelssohn, tıpkı Beethoven gibi, hayatının sonuna kadar arayıp bulamadığı opera konusu yüzünden âdeta mutsuz olmuştur. Sonunda Mendelssohn da Beethoven gibi bütün hayatı boyunca bir tek opera yazabilmiştir. Ancak Beethoven’in biricik “Fidelio”  operasındaki başarıyı gösteremediği için bu eser de unutuldu gitmiştir. Kuşkusuz yüksek bir düşünce adamı, hattâ eşsiz bir organizatör olan Mendelssohn’u ne şarkıları, ne senfonileri, ne koroları, ne de oda müziği eserleri sanat büyükleri arasına katmıştır, ama yarattığı eserler arasında bir tek keman konçertosu vardı ki işte sanatçının bu biricik eseri Mendelssohn adının bütün dünyada anılmasına vesile olmuştur. Biz de şimdi sayın dinleyenlerim, Mendelssohn’vari bir düşünsel dünyayı bize en iyi, en doğru şekilde yaklaştıracak, hayatımızdaki Mendelssohn portresini eksiksiz çizebilecek olan bu güzel keman konçertosunu baştan aşağı dinleyelim. (Mendelssohn, Mi Minör Op. 64 keman konçertosunun hepsi çalınacak. 24 dakika)

Sayın dinleyenlerim, kemen edebiyatının standart eserleri arasında yer almış olan, dünyanın tanınmış virtüozları tarafından her vesileyle seve seve çalınan bu harikulade konçertoyu Mendelssohn 1844 yılında yazdı. Hattâ zamanında Leipzig’in ünlü Senfoni Orkestrasının tanınmış konsertmeisteri olan viyolonist Ferdinand David’e ithaf etti. Eser ilk olarak aynı yıl içinde Leipzig senfoni konserlerinin birinde çalındı. Daha ilk dinlendiği gün hayretle karşılandı. Az zamanda dünya sanat piyasasında Mendelssohn dehasını tek başına temsil eden bir eser olarak konser repertuarlarında yer aldı.

Mendelssohn’un kültür tarihine yaptığı en büyük hizmet, Leipzig’in büyük org üstadı olup ölüm tarihi olan 1750 yılından sonra çabucak unutulan, hele 19. yüzyıl başlarında varlığından en ufak bir belirti bile kalmamış bulunan Bach’ı bütün eserleriyle birlikte keşfedip yeniden meydana çıkarması, bu suretle sanat tarihinin bu en büyük şahsiyetini insanlara yeniden kazandırmasıdır. Onun içindir ki Mendelssohn, Bach yoluyla org sanatına da irtibat aramış, hattâ o zamana kadar sırf din müziği içinde ele alınmış olan org edebiyatına dünyevi bir çehre vermek, yani din dışı bir org edebiyatı yaratmak arzusunu da göstermiştir. Mendelssohn’un bu yolda harcadığı çabanın en güzel bir örneği olarak sanatçının 1845 yılında yazdığı Org Sonatı’nı gösterebiliriz. Döneminin org edebiyatı arasında gerçekten özgün bir eser olan bu sonatta Mendelssohn, bir yandan büyük dehaya olan saygısını açığa vurmak isterken, öte yandan müzik edebiyatının bu alanını da konser salonlarına sokmak için orijinal bir hamle yapmak istemiştir. Şimdi de sayın dinleyenlerim, Mendelssohn’un dikkate değer bir eseri olan bu org sonatından Allegro Molto kısmını baştan aşağı dinleyelim. (Burada org sonatının Allegro Molto kısmı çalınacak, Op.65)

Görülüyor ki sayın dinleyenlerim, Mendelssohn bu güzel eserde, yaşadığı döneme göre daha özgür, daha lirik bir hava içinde, 18. yüzyılın büyük ustadı Bach’a yönelmiştir. Böylelikle sanat dünyasını gerçek bir Bach kâşifi olduğuna da inandırmıştır. Mendelssohn, çağdaşı olan sanatçılara, insanlığın öteki tanınmış büyüklerine nasıl yönelinmesi gerektiğini de öğretmiştir. Onun içindir ki her sanatçıya ilham kaynağı olmuş olan Shakespeare ve eserleri, Mendelssohn için erişilmesi güç bir ideal olmuştur. Öte yandan Mendelssohn, zamanının bazı sanat büyükleri gibi, kendisini yakından tanımış olan İngiltere’de düzenlediği konserlerle kendine bir şöhret sağlamıştır. İşte bu Shakespeare diyarında edindiği izlenimle olacak ki İngiltere hatıralarına sahne olan eserlerinde senfonik üslûpta meydana getirdiği konser uvertürlerinde İrlanda manzaralarını, İskoç masallarını yaratmış, bu suretle hayal yoluyla ifade eden bir karakteri de sanatına katmakta başarılı olmuştur. Görülüyor ki sayın dinleyenlerim, Mendelssohn kendi eliyle kurduğu Romantizm’in şiir ve duygu prensiplerini yerinde kullanarak hayale, hattâ bir bakıma ifade yoluyla tasvire yol açan Romantizm’e birçok özlü eserler vermiştir.

Biz şimdi de sanatçının İskoçya’ya yaptığı bir seyahatte ünlü Fingal’s Cave adındaki bir mağarayı gezip gördükten ve bu mağara hakkında ağızdan ağza dolaşan güzel bir efsaneyi dinledikten sonra yazdığı Hebrides Uvertürü’nü dinleyelim. Hele bu güzel uvertür, Mendelssohn gibi bir üstadın Romantizm’e girerken ne gibi duygular edindiğini, ne gibi düşüncelerle hareket ettiğini bize yakından gösteren bir eserdir. (Burada sırasıyla 1. Hebridler uvertürü, 2. Bir Yaz Gecesi uvertürü dinlenecek.)