“Yeni Çağ” için istendi.
Bay Hikmet Münir Ebcioğlu’ya.
11.XII.1961
Yıl: 1
Cevad Memduh Altar
I.
Teksas günlerimi hiç unutamam, çünkü Margo Jones’u tanımıştım. Washington D.C.’den kendisine telefon ederek 5 Nisan 1954 günü için randevu almışlardı. Nihayet o gün de gelmiş ve Margo Jones ile karşılaşmıştım. Ne harikulade bir yüz! Margo Jones’un insan ve sanatçı üstünlüğünü bu yüzde hemen okumak mümkündü. Geniş alınla başlayan parlak yüzü kıvırcık saçlar çevirmekte, alnın devamı olan burunla sola eğilen çene arasındaki büyükçe ağzı, devamlı bir gülümseyişin izleri olan iki ince çizgi sınırlamakta idi. Alınla burnun el ele kucakladığı iri, geniş gözler ise sanatçının yalnız görüş gücünü açıklamakla kalmıyor, aynı zamanda ruh asilliğine ve insanseverliğine de şahadet ediyordu.
Onunla ilk karşılaşmam yazık ki çok kısa sürdü, çünkü ziller, temsilin başlamak üzere olduğunu haber veriyordu. Sonra gene buluşmak üzere Margo Jones’dan ayrılıp salona girdim. Ortalık kararmış, herkes alanı çeviren koltuklarda yerini almıştı. Bütün gece devam etmiş bir tren yolculuğunun ağır yorgunluğuna rağmen, o gece Margo Jones’un Yuvarlak Tiyatrosunda, Tennessee Williams’ın “The purification” ve Jean Giraudoux’nun “Apollo de Belloc” adlı eserlerini zevkle seyrettim ve her iki eserde de rolü olan genç artist Jean Gal’in yüksek başarısına hayran oldum.
II.
Temsilden sonra Margo Jones ile baş başa idik. Yuvarlak tiyatroyu ilk defa görebilmenin zevkini ona bütün heyecanımla anlatmaya çalıştım. Aramızda şöyle bir konuşma da geçti:
Ben- Amerikan tiyatrosunun, hele yuvarlak tiyatronun gelişmesindeki büyük rolünüzü biliyorum Miss Jones!
O- Evet çok çalıştık, hele İkinci Dünya Harbi boyunca büyük mahrumiyetlerle karşılaştık, fakat muvaffak da olduk.
Ben- Yuvarlak tiyatroyu bu derece geliştirip bütün bir memlekete sevdirmiş olmanızın hayranıyım!
O- Teşekkür ederim. Her yerde olduğu gibi, Birleşik Amerika’da da aktör ve seyirci, tam kadrolu, rejisörlü, ressamlı, teknisyeni ve işçisiyle, kısacası dört başı mamur bir millî tiyatronun senelerce hasretini çekti durdu. Görüldü ki bu rüya gerçekleşmiyor. O zaman, ekonomik şartlara uygun bir tiyatro tipi yaratmaktan başka çare kalmadığı anlaşıldı.
Ben- Demek bu hasreti rüya diye vasıflandırıyorsunuz!
O- Evet, rüyalar bir bakıma insan hayatının ve hayatta elde edilen tecrübelerin en ileri kademeleri olma vasfını taşırlar. Hele rüyalar ve idealler, pratik fikir ve aksiyonlarla mezcedilince neler meydana gelmez.
Ben- Şimdi iyi anladım. O halde sizin yuvarlak tiyatronuz, günün ekonomik şartlarına göre gerçekleşmiş bir rüya oluyor.
O- (Gülerek) Doğru söylediniz. Bugün Birleşik Amerika’da, birkaç üniversite müstesna, tiyatro inşaatı tamamen durmuştu. Artık iyi bir tiyatro inşası, ancak büyük bir para sarfıyla mümkün olabiliyor.
Ben- Demek Dallas’daki Yuvarlak Tiyatro’nuzun kurulmasında sırf ekonomik zaruretler amil oldu!
O- Evet ama Dallas’daki tiyatrosever halk da beni bu hususta destekledi. Adeta bir sirk şeklinde meydana getirilen bu yuvarlak tiyatrolarda, hem sahneli tiyatroların ortaya çıkardığı ağır masraflardan tasarruf ediliyor, hem de aktörlere ortada rahatça oynama imkânı veren ışıklı bir alanı, seyirci her taraftan zahmetsiz seyredebiliyor.
Bence maksat hasıl olmuş ve aramızda geçen bu kısa fakat verimli kateşizmin ışığında bütün problemler çözülüvermişti. Bu dikkate değer olay, Margo Jones’un o gece temsilin bütün artistleriyle birlikte beni davet ettiği evinde geçiyordu. Tam bir anlaşma havası içinde olduğumuz şundan belli idi ki, Miss Jones bir anda yerinden kalkmış ve salonun öbür ucundaki gramofona giderek plak koymuştu. O anda herkes, dinleyeceği müziği merakla bekliyordu. Nitekim Kurt Weil’in “Üç Metelik Operası”nın o ünlü giriş melodisi salona yayılıverdi. Biraz sonra da sabah olmuş ve hepimiz veda edip dağılmıştık.
III.
Birkaç yıl önce Margo Jones’un ölüm haberini almak bana ağır gelmişti. Muhakkak ki yalnız Birleşik Amerika değil, onun şahsında insanlık büyük bir idealisti kaybetmişti Böylece o da tarih oldu!
Günün birinde Margo Jones’un fikirlerinin, geç de olsa, memleketimizde de feyizlenip yeşermeye başlamış olduğunu görmek bana büyük bir sürpriz oldu. Başlarında kıymetli rejisör Mahir Canova’nın da bulunduğu bir avuç idealist, geçen yıl Ankara’da bir Yuvarlak Tiyatro kurmanın teşebbüsüne geçmişti. Bana geldiler; kendilerine Margo Jones’un fikirlerini ve yaptıklarını anlattım. Bu gençler yer bulmuşlar, hattâ inşaata başlamışlardı. Vaktiyle Margo Jones’un bana ithaf ederek hediye etmek lütfunda bulunduğu “Yuvarlak Tiyatro” adlı kitabını tetkik için onlara verdim. Bu kitaptan hayli faydalanmış olduklarını sonra gene bu gençler bana söylediler.
Nihayet Meydan Sahnesi’nin açılış töreninde bulundum. O gün hem memleket adına iftihar ettim, hem de yedi yıl önce Dallas’da Margo Jones ile geçen o unutulmaz günü hüzünle andım.
Artık bu işe bizde de el konmuştu!