“OPUS” aylık müzik dergisi
No: 3
Aralık 1962
Yıl: 1
Ölümünün birinci yıldönümünde
Cevad Memduh Altar
Kıymetli arkadaşımızı kaybedeli tam bir yıl oldu. O’nun ölümü ile Türk sanatı, büyük bir fikir adamı ve müzikolog kaybetti. Mahmut Ragıp Gazimihal’in kalem hayatında bıraktığı boşluğu daha yıllarca doldurabileceğimizi ummuyorum. Kaldı ki, hele bu sanatta, kaybolan kişiselliğin yeri hiç doldurulur mu? O’na devrin Türkiye’sinin bir numaralı müzikoloğu demekte haklı idik.
Türk folklorunun metodlu bir düzenle araştırılıp bilimsel bir benlik kazanmasına, memlekette ilk önce Mahmut Ragıp önderlik etmişti. Türkiye’ye Batı anlamında sanat esprisinin girmesi ile ilgili yenilikleri araştırmada ilk olarak gene O’nu görüyorduk.
Mahmut Ragıp da gelişip yenileşmensin, her şeyden önce, özlü geleneklere dayanacağına inananlardandı. Nitekim o, başka ülkelerde de geçen benzeri olayların ışığı altında, yeni Türk sanat müziğine giden yolu göstermekte gecikmemiş, böylelikle sanat devriminin kapısını açanlara, fikir alanında önderlik etmişti. Büyük filozofumuz Ziya Gökalp’in ortaya koyduğu gelişme prensibi ile Gazi Mihal’in yeni Türk sanat müziği prensibi arasında tam bir eşitlik vardı. Gökalp şöyle diyordu: “…gelenek… yaratma ve gelişme demektir. Çünkü geleneğin, çeşitli anları birbiriyle kaynaşmış bir geçmişi, hareket ettiren bir kuvvet gibi arkadan ileri doğru iten bir akışı vardır ki, sürekli olarak yeni gelişmeler, yeni yönelişler doğurur…”. Mahmut Ragıp Gazimihal ise, 1936’da yazdığı bir yazıda, Ahmet Adnan Saygun’un “Taşbebek” operasındaki sihir dansını, sahnede değil de bir senfonik programında dinledikten sonra, o sıralarda Devlet Operasının hâlâ kurulamamış olmasına üzülüyor ve kökü yalnız özlü geleneklere dayanan şu görüşü açıklamaktan kendini alamıyordu: “…Mesela Adnan Saygun’un sihir dansı, gerçi Taşbebek operasından çıkarılmış sahneli bir musikidir. Fakat eseri sahnesiyle birlikte görüp de büyücünün odasından karanlıktan gün ışığına doğru açılan bütün şafak renklerini… herkes (sahnede) takip etseydi… tedricî bir tahammülle gitgide artan… ses hacmini halk da hayranlıkla takip ederdi… (Bahşi gibi) bir çırpınış ve kendinden geçiş içinde oynayan sihirbaz görülseydi, kendine ait motifin… pentatonik bir çizgi halinde sonuna kadar renkten renge girmesinin sebebini (halk) da anlardı… Opera… millî opera… işte millî Türk musikisinin herkesi birden kazanacak ilk kestirme yenilik yolu odur, o olacaktır, bu bir zarurettir”.
Bu da gösteriyor ki, Ziya Gökalp’in kaleminde gelenekten “yeni gelişmeler”, “yeni yönelişler” bekleniyor. Mahmut Ragıp ise, halka mahsus bir motifin, yeni Türk müziğinde “renkten renge” girerek gelişmesi sebebinin halk tarafından ancak millî bir operada zahmetsiz anlaşılıp benimseneceğini kabul ediyor (!).
Mahmut Ragıp, sanat işlerine devletin el koyması ve devlet eliyle bir konservatuvar kurulması fikrini savunanlar arasında da başta gelir. Nitekim Ankara Devlet Konservatuvarının kuruluşu ile ilgili çalışmalar O’nu çok sevindirmiş ve bu önemli olayı sanat dünyasına ilk olarak duyuran da gene kendisi olmuştu. Mahmut Ragıp, Paris’te yayımlanan “Le Monde Musical” dergisinin 30 Temmuz 1936 tarihli nüshasındaki yazısında şöyle diyordu: “Müzik hareketlerine gittikçe daha ciddi bir hüviyet verme arzusu, Ankara’da gün geçtikçe artıyor; bu hal, bazı yeni müesseselerin kurulması ihtiyacını doğurmakta ve bu müesseseleri kurma sorumluluğunu ise doğrudan doğruya Devlet üzerine almış bulunmaktadır. Bu hareket, yurdun diğer şehirlerine de örnek olma önemini taşımaktadır. Senfonik orkestranın ıslahından maada, büyük bir koro ile operanın kurulması da düşünülmektedir. Tasavvurlar büyük, imkânlar mahduttur ve netice alma hususunda ise istical edilmektedir [acele edilmektedir]… Görülüyor ki, genç Türkiye’deki bu müzik hareketi, millî inkılaba dayanan en samimi bir yenileme arzusunun ortaya koyduğu artistik heyecandan beslenmektedir. Halk ve hükümet, büyük şeflerinin musikiyi yükseltme hususundaki direktifinden ilham almaktadır”.
Devrimci bir sanat yenileyicisi olan Mahmut Ragıp Gazimihal, Türk müziğinin gelişip olgunlaşmasına, yıllar boyunca yazdığı kitaplar ile de hizmet etmiştir. O’nun, Balkanlar’daki Türk müziğini araştıran eserleri ile, Ordu Mızıkası Tarihi ve son yıllarının en verimli bir meyvesi olan Musiki Sözlüğü ve daha nice kitap ve makaleleri, yeni Türk müziği arşivi ve kitaplığının standart yazıları olma vasfını taşırlar.
Ölümünden bu yana bir yıl geçmiş olan kıymetli arkadaşımız Mahmut Ragıp Gazimihal’i, uygarlık dünyamıza müzik devrimimizle ilgili temel fikirleri getiren bir önder olarak tanıyor ve seviyoruz.